Dosya Arşivi

Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Bir kitaba değil bir deftere yazmış gibi düşünürüm onu. Kağıda yazsaydı şiir, kitaba yazsaydı roman olurdu belki, araya yazmış, arada kalana/olana yazmış, deftere yazmış ve böylece öykü olmuş yazdıkları diye düşünürüm. Bu söylediklerimin de yanlış anlaşılma payının yüksek olduğunu düşünürüm ama, sözkonusu yazar Tomris Uyar olunca tam da böyle ve bu tehlikeli çizgide/sınırda yazmak isterim.

//php print_r ($fields); ?>
Roald Dahl’ı daha çok Matilda, Dev Şeftali, Cadılar, Bay ve Bayan Kıl gibi çocuk kitaplarıyla tanıyoruz, ama sanırım en çok da Charlie’nin Çikolata Fabrikası’nın yazarı olarak... Yine de çoğu zaman Roald Dahl isminin, özellikle Charlie’nin Çikolata Fabrikası’nın gölgesinde kaldığını söyleyebiliriz.

//php print_r ($fields); ?>
Keşfet'in bu ayki konuğu Mert Fırat.
Sizlere keşfetmeniz için Mehmet Bilal'in Béla: Osmanlı'da Bir Vampir isimli kitabını öneriyor, hem de kendi el yazısıyla!
Bu kitaptan altını çizdiği cümle ise şöyle: "Konağın alt katındaki odamda tabutumdan çıkmış kendimi bir an önce dışarı atmak için hazırlanıyordum."

//php print_r ($fields); ?>
Kaçmak istiyorsun. Sıcak yaz günlerinde, kucağına kitabını alıp, serinlikte saatlerce okuyabilirsin. Başka bir dünyanın maceralarını okumaya niyetlisin. Kahramanlarının, diyarlarının, yaratıklarının, kavgalarının bambaşka olduğu yapıtlar.

//php print_r ($fields); ?>
Kaç gündür yazmakla yazmamak, yazmak ama nasıl yazmak sorusuyla boğuşuyorum. İki ”uyduruk” roman yazdım. Yıllardır gazete, dergi “köşe”lerinde yazıyorum ama böyle neyi nasıl yazacağımı bilmediğim günler yaşamadım. Gündemimiz malum, e ben de malumunuzum. Çoğunlukla burada tatlı sert yazdım. Sağ gösterip sol vurdum sandım.

//php print_r ($fields); ?>
A. Ömer Türkeş: “Korkma, içindeki o yüz bin yıllık ağının, korkunun üstüne yürü, ona başkaldır. (...) Getirdiğin iyilikler de, belki bir gün insanlar için kötülük olur, kendi iyiliğine de başkaldır. (İnce Memed, YKY, 2007)

//php print_r ($fields); ?>
Her okurun bir yazarı çok sevmek için son derece haklı ve bir o kadar özgün gerekçeleri vardır şüphesiz. Yola bu bilinçle, SabitFikir okurlarının edebiyatın öne çıkan yazarlarını neden sevdiklerine ilişkin bir tartışma başlatmak için çıktık. Öyleyse soruyoruz: Siz Tenten'in yaratıcısı Hergé'yi niçin okuyorsunuz?

//php print_r ($fields); ?>
Bu yazının başlığında yer alan üç yargı cümleciğinin ortak noktası “bilmek” ve “yapmak”. Tarihin üç ayrı döneminin, üç ayrı idealin formülü gibi. İlki Marks’ın pek sevilen aforizmalarından biri: “Bilmiyorlar ama yapıyorlar.” Yaptıkları bildikleri değil, bildiklerini yapamıyorlar fakat yine de yaptıklarının bildiklerinin bir sonucu olmasını diliyorlar.

//php print_r ($fields); ?>
Terry Gilliam”ın Brazil’i gibi bir atmosfer, retro futuristik tasarımlar, karanlık, boğucu bir dünya... Simon için böyle bir dünyadan daha kötüsü ise çevresindeki insanlar. Ya da kendisi. Annesi için Simon tam bir hayal kırıklığı. İşyerinde de silik bir adam. Sevdiği kadına açılamayacak kadar utangaç. Kimse tarafından fark edilmiyor.

//php print_r ($fields); ?>
Göbeğiniz, basenleriniz, gıdığınız ve siz... Farkındasınız değil mi, nisan-mayıs aylarında gevşeyen gönül yaylarınıza inat vücudunuzun sıkılaşması gerektiğini... Malum önümüz yaz, göbekler fora! Ee tamam erkekler için pek geçerli değil bu durum ama onlar da sıkı bir vücuda kısa zamanda ulaşmanın yollarını arayacak. Olabilir, insanlık hali.
