Dosya Arşivi

Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Bilinç Yumağı: “Işık Karanlıkta Parlar”
Cem Kalender’in Klan isimli romanı yayımlandığı günden beri okurun ilgisini çeken, duyurdukları ve duyumsattıklarıyla farkını ortaya koyan bir ilk roman.

//php print_r ($fields); ?>
Üç kitabı baskısı, kapağı ve iç sayfaları yönünden değerlendirdiğimiz Karne'nin baskı kritikleri Libris Lipum, tasarım kritikleri Bila Perve tarafından yapılmıştır.

//php print_r ($fields); ?>
Evrendeki farklı yaşam formlarıyla ilk teması konu alan yapıtlarda birbirini besleyen iki temel mesele yüzeye çıkar. Hayali çizgiler ihlal edilip de öteki’nin kozmik ölçekteki karşılığı olan birtakım varlıklar bizimle iletişime geçtiklerinde, kendi bedenimizin, tarihimizin, dilimizin gelişigüzelliğiyle yüzleşmek zorunda kalırız öncelikle.

//php print_r ($fields); ?>
Bir kitabın kapağı, her zaman o kitapla ilgili çok şey söylemese de, ilk bakışta kimi sıradan kitapları çekici, kimi başyapıtları ise sıkıcı gösterebilme yetisine sahip. Bir başka deyişle; “rezil de eder vezir de.” Ancak ilk baskısında hayalkırıklığı yaratan birçok kitap kapağı, ikinci ya da daha sonraki baskılarda telafi edilebiliyor.

//php print_r ($fields); ?>
Sanat hikayeler anlatır. Masallardan, destanlara, mağara resimlerinden, İlkçağ heykellerine dek geriye gittiğimizde hem edebiyatta hem de görsel sanatlarda hikaye anlatma geleneğinin inanç, iktidar ve kahramanlık anlatılarının tasviriyle başladığını ve edebiyat ile görsel sanatların daima bir etkileşim içinde olduklarını söyleyebiliriz.

//php print_r ($fields); ?>
Rebecca Solnit dünya çapında haklı bir şöhrete sahip olsa da Türkiye'de okuruyla buluşması yakın bir zamana tekabül ediyor. Yine de Türkiyeli okurlar son olarak Yol Aşkı: Yürümenin Tarihi isimli kitabıyla karşımıza çıkan Solnit'i bir hayli sevdi ve benimsedi. 21.

//php print_r ($fields); ?>
“Bir hikâye takip edilecek bir yol değildir… Daha ziyade bir ev gibidir. İçine girer, bir süre kalırsınız, oradan oraya gezinir, beğendiğiniz yere yerleşip odalarla koridorların birbirlerine nasıl bağlandıklarını keşfedersiniz,” demiş Alice Munro. Hakkı da var. Zira roman yazmak, kurgulamak aslında bir ev ya da bina tasarlayıp inşa etmeye, yani mimariye benziyor hiç kuşkusuz.

//php print_r ($fields); ?>
Edebiyat tarihi çocuklarının üzerine titreyen, dişi bir kartal gibi üzerlerine kol kanat geren, müşfik ve sevecen anne karakterleriyle doludur hiç şüphesiz. Hatta, yan karakterler söz konusu olduğunda, bu prototipin işleyen bir denklem olduğu bile söylenebilir. Peki edebiyat tarihinin tüm anneleri bu denli özverili ve sevecen midir? Elbette hayır!

//php print_r ($fields); ?>
Genç yaşta üne kavuşan yazarlar gerek okurun, gerekse basının ilgisine mazhar olmaya alışıktır. Genç yaşında bir başyapıt ortaya koymayı başarabilmiş bir yazar yazmanın bir yetenek işi olduğunun ve bu yeteneğin de doğuştan geldiğinin bir kanıtı gibi görülür kimi zaman.

//php print_r ($fields); ?>
Papağanlardan ne farkımız var ki? Dil dediğin koskocaman bir taklit sistemi; hepimizin her an içinde olduğu, yeniden yeniden yaratıp tekrarladığı.
