Arşivi

//php print_r ($fields); ?>
11 Ekim 2005’te 80 yaşında iken hayata gözlerini yuman Türk şair, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmen Attilâ İlhan vefatının 14. yılında anılıyor.

//php print_r ($fields); ?>
Akbank Sanat, 15 Ekim’de İFSAK’ın işbirliğiyle, yönetmenliğini Coşkun Aral’ın üstlendiği “Bu Dünya Böyle Dünya” isimli Ara Güler belgeseline ev sahipliği yapıyor. Bu Dünya Böyle Dünya belgeseli, adını Coşkun Aral’la Ara Güler’in 1986 yılında açtıkları sergiden alıyor.

//php print_r ($fields); ?>
Yazarlarımızdan Necip Tosun 3. Kayseri Kitap Fuarı’na konuk oluyor. Necip Tosun, “Klasikler Bize Ne Söyler” konulu söyleşisiyle 12 Ekim Cumartesi günü Kayseri Kitap Fuarı’nda. Kayseri Dünya Ticaret Merkezi’nde gerçekleştirilen fuara giriş ücretsiz.

//php print_r ($fields); ?>
5. Uluslararası İstanbul Arapça Kitap Fuarı’nda, Türkçeden Arapçaya tercüme edilen edebiyat ve tarih alanındaki eserler okuyucuyla buluştu. Türkçeden Arapçaya tercümesi yapılan eserler arasında Osmanlı tarihi ve Türk edebiyatına yön vermiş isimlerin kitapları öne çıkıyor. Büyük Usta Necip Fazıl Kısakürek’in “Aynadaki Yalan” ile “O ve Ben” eserleri de Arapça olarak yayınlanacak.

//php print_r ($fields); ?>
Ay Vakti dergisi 20. yılında, 182. sayısıyla okurlarıyla buluşuyor. Eylül-Ekim sayısında şiirler, inceleme yazıları, denemeler, söyleşiler, gezi, sinema yazıları yer alıyor. Derginin 20. yılına özel giriş yazısı şöyle başlıyor:

//php print_r ($fields); ?>
Karlofça Antlaşması ile Balkan Savaşları arasındaki felaketler silsilesinin haddi hesabı yok. Bizim Rumeli dediğimiz diyarın Balkanlaşmasının hikâyesi ise ciltlere, kütüphanelere sığmayacak bir facialar silsilesi. Elbette bu facialar silsilesinin kolektif hafızaya sinmiş nice uzantısı var. Peki, edebiyatımız bu izlerden ne kadar yararlanabiliyor?

//php print_r ($fields); ?>
Kütüphaneler, çok eski zamanlardan matbaanın bulunuşuna ve günümüze toplumların zenginlik göstergelerinden biri olmuştur.

//php print_r ($fields); ?>
Ölüm hayatın bakiyesidir. Hayatın sonunu değil hayatın bir başka veçhesini karşılar. Elde kalan ne varsa onunla gideriz ölüme. Bu açıdan ölen bir insan için kullanılan “hayatını kaybetti” lafı bomboş bir laftır. Hayat bir başka sayfada olanca tazeliğiyle devam etmektedir çünkü. Ölüme dair anlatılarda ölüm ve ölüm sonrası başlığı öne çıkar. Ya ölüm öncesi?
