

Gülüzar, kız çocuklarının Türkiye’de sıkça rastlanan fakat göz ardı edilen benzer hikayelerinden biri aslında. Karakterindeki olağanlık, yaşadığı durumları alışılagelmiş kalıplara yerleştirse de, aslında belli başlı bir sorunun baş kahramanı olduğu gerçeğini okuyucunun yüzüne vuruyor. Sımsıkı kapıların, fısır fısır konuşan fakat bir şey anlatmayan ağızların berisinde, kendi küçük dünyasını cesurca açabildiği, ağzına geleni kaleminden esirgemediği yegane sırdaşı olan günlüğü, Gülüzar’ın tek ve en gerçek alanı olma görevini üstlenmiş. Yakılsa da, yırtılsa da gizli gizli gidip yenisini aldığı defterlerine aktarıyor kişilerle paylaşamadıklarını. Bin diyeceği varken bir susuyor, bin yaşayacağı varken bir yaşıyor Gülüzar.
Ayşegül Kocabıçak’ın ilk romanı Run Gülüzar Run, genç bir kız olan Gülüzar’ın soran ve sorgulatan günlüklerini okuyucuya açıyor. Kitapta dokuz yaşından beri düzenli olarak tuttuğu günlüklerle günbegün değişimini kendi samimi ağzından aktaran Gülüzar’ın çok da yabancı olmayan hayatına tanık oluyoruz.
Kocabıçak, seksenler Türkiye’sinin Bursa’sında, çocuk saflığıyla ele alınan din, aile, gelenek, kültür gibi kavramları muzip bir dille aktarırken, ardında yatan gerçek sorunlara da cesaretle parmak gösteriyor. Yaşıtları gibi düşünüp davranılmasına izin verilmeyen fakat yaşına bakılmadan toplumun dayattıklarını kabul görmesi beklenen Gülüzar, herhangi bir mahallede karşımıza çıkabilecek denli gerçek, yalın ve kendiliğinden tavrıyla okuyucuyu kendine çekiyor.
Kitabın merceğine oturtulan konu, kadın olmanın henüz çocukken bir yük görevi görmeye başladığı toplumlardaki bastırılan, silikleştirilen, aynılaştırılan kadınlar olmuş. Umudun hayatı ne denli etkilediğini ve toplumun kişiyi ne denli umutsuzlaştırdığını öyle afili cümlelerle değil, bir babaanne karakteriyle betimlemiş Kocabıçak. Kısacası kadınların birey olarak var olup kabul görebildiği bir toplumun özlemiyle, sitemkar fakat kavgacı bir üslubu reddederek yazılmış bir kitap Run Gülüzar Run.<!--[if gte mso 9]>
Kadınların özgürce giyinebildiği, gezebildiği, okuyabildiği, yazabildiği, konuşabildiği, karar verebildiği… Kısacası kadınların birey olarak var olup kabul görebildiği bir toplumun özlemiyle, sitemkar fakat kavgacı bir üslubu reddederek yazılmış bir kitap Run Gülüzar Run. Kitapta yeni bir karakter var edilmekle kalınmamış, ayrıca karakterin sonrasının da merakını aşılayabilen bir olay akışı yaratılarak devam kitabının da önü açık bırakılmış.
Ayşegül Kocabıçak’ın iki yıl boyunca Mahir Ünsal Eriş’le birlikte üzerinde çalışarak tamamladığı roman, Hep Kitap tarafından basıldı. Yazarın ilk romanı da olma özelliği taşıyan Run Gülüzar Run’ın yanı sıra, Aşk Bu, Dilsiz Annelerin Sessiz Çocukları ve Ben Söylemem Sen Anla olmak üzere üç öykü kitabı daha bulunuyor.
Görsel: Türksen Kızıl
Yeni yorum gönder