“Ya ideoloji, sonlu evrenin kapalılığının dışında, geçiş yapılabilecek ‘hakiki bir gerçeklik’ vardır inancının ta kendisinde yatıyorsa?”
Zizek, Matrix kitabının ilk metni olan Dünyanın Sonuna Erişmek’in hemen başında okuyucunun zihnine bu soruyu bırakıyor. Mitik bir geçmişe ya da ‘dünyada cennet’ bir geleceğe göre kendini kuran bütün siyasal projelere karşı bu sorun hakkında üzerine düşünmek gerektiğini belirtiyor; elbette Marksist ve materyalist bir metodoloji içinden.
Matrix filminin genel kurgusuna dair, perspektif açısından yapılan bu eleştiriler kitap boyunca Lacancı bir bakış açısından daha da çeşitlendiriliyor. Bunun yanında Zizek’in filmle ilgili teknik tutarsızlıkları da gözden kaçırmadan okura sunmaya çalıştığını belirtmek gerekir. Dünyanın Sonuna Erişmekle beraber “Gerçekten var olan” Büyük Öteki, Büyük Öteki Yoktur, Gerçek’i Perdelemek, Freudcu Dokunuş, Malebranche Hollywood’da, Temel Fantaziyi Sahnelemek, Geri Yüklenen Devrimler başlıklı 8 metinden oluşan kitap, filmin hem tekniği hem de genel perspektifi ile ilgili eleştirileri ustalıkla okuyucuya aktarıyor.
Her ne kadar film kendini geri tutmak istese de, şimdi ve buradadan kurtuluşu ve ‘hakiki bir Gerçek’e ulaşma fikrini ortaya çıkarıyor. Zizek’in Lacancı analizlerine göre böyle bir çaba siyasal alana her daim şimdi ve buradanın eksikliğini bir tamamlama ve tutarsızlıklarını örtme görevinin verilmesine yol açıyor: “Bu örtüyü örtmenin yollarından biri, tamamlanmamış/tutarsız gerçekliğin arkasında başka bir gerçeklik, ona damgasını vuran şu imkansızlık çıkmazının olmadığı bir gerçeklik vardır iddiasında bulunmaktan geçer”.
Filme dair perspektif eleştirisi Büyük Öteki Yoktur metninde de devam eder. “İşte bugün git gide parçalanıyor olan Büyük Ötekidir. Artık elimizde kalan, tam bir radikal yarıktır” cümlesiyle başlayan metin hakiki bir Gerçek’in kurulabilme çabalarından Habermas’ın düzenleyici mutabakat idealinin de yetersizliğini göstererek Matrix’in Sanal Gerçek’inin ardında saklanan hakikiye yaptığı göndermelerin tutarsızlığını sergileyerek devam eder. Bu tür önerilerin “çoğunluğun katılım gösterdiği demokratik bir tartışma, çoğunluktaki bilişsel cehalet değişmeden kaldığı sürece niçin daha iyi bir sonuca götürmek zorunda olsun ki?” cümlesiyle kolayca sakatlanabileceğini düşünen Zizek, Türkiye’nin siyasal gündemine damga vuran 2010 Anayasa Değişikliği referandumunu ve bunda içerildiği savlanan ‘demokrasi’ idealini tartışmaya açabilecek ipuçlarını sunar.
Bir diğer metin olan Gerçek’i Perdelemek’te ise sıfır-kurum kavramını ortaya atan Zizek, Gerçek olarak gözükenin dahi aslında sürekli olarak, kendine refere edilerek simgesel gerçeklikin kurucusu olan bir merkez şeklinde kurulduğunu söyler. Bu yalnızca realitenin gerçeğidir, Gerçek ise Derrida’nın differance (ayıram)’ını anıştıran biçimde sürekli ertelenen olarak görülür. Freudcu Dokunuş metni de bu merkezin O (ideal kişi / Neo) aracılığıyla kurulması çabasının naifliğini sergiler. Keza Zizek’e göre, O zaten kurulan bir şey ve biri gelip orayı doldursun diye üretilen bir boşluktur; hiç dolmayan bir boşluk.
Zizek Matrix’le ilgili geri kalan metinlerde daha çok filmdeki teknik ve senaryo hatalarına odaklanır. Filmin kendine seçmiş olduğu konu yüzünden tutarlılığı asla yakalayamayacağını ifade eden Zizek, bu tutarsızlığı kabullenmek yerine tutarlılaştırma amacının tercih edilmesinin senaryoyu zorunlu olarak çelişkili bir hale getirdiğini söyler.
Ve sonda hakiki bir gerçeke ulaşılıyor olmasının bir tür toplumsal rahatlama ve var olanın yeniden üretimi için enerji harcanacak bir alanı ortaya çıkardığı görülür. Ama Zizek’e göre filmin böyle bir pozisyona sabitlenmiş olması şu cümlede içerilmiş olanın görülmesini engeller ya da öteler. Oysa Zizek’e göre doğru olan şudur:
“Matrix vardır ve insanları kullanmaya devam ediyor...”
Aralık 2009’da ENCORE yayınlarının davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Zizek’in “post-ideolojik dünyada ideoloji” konferansına paralel olarak yine aynı yayınevi tarafından basılan “Tin Kemiktir” ve “Bilinmeyen Bilinenler” dizileri, Zizek’in önerdiği bir dizi metinin küçük-kitaplara dönüştürülmesinden oluşuyor. Stalinizm, 1968, Önce Trajedi Sonra Komedi Tin Kemiktir serisi altında basılırken, daha çok popüler kültürle ilgili metinlerin toplandığı Bilinmeyen Bilinenler serisi ise Kieslowski, David Lynch, Hitchcock ve Matrix küçük-kitaplarından oluşuyor.
