Aslına bakarsak, yeryüzünde yaşayan herkes bir şekilde yaralıdır; yaranın yeri ve cinsi farklıdır, o kadar. Aile yarası, aşk yarası, iş yarası, din yarası, dil yarası... uzar gider böyle. Yarayı kapatmanın önkoşulu ise, yaranın farkında olmak ve yarayı kabullenmektir. Yarayla barışık olmak, yarayı sevmek ise; herkese nasip olmayan bir erdemdir aslında. Seversen iyileşir! Bu kesin.
Altay Öktem’in denemelerinden oluşan Yaram Yanlış Yerde; yarasını arayanlara bir kılavuz niteliğinde. Önce yaranın yerini tespit etmek gerekir, diyor Öktem. Sonra tedavi mi edersiniz artık, sever misiniz, size kalmış. Ama şu bir gerçek ki, yarasını fark edemeyen insan, o yarayla birlikte yaşamaya, hatta o yaranın gittikçe büyümesine mahkûmdur.
Uzun yıllar Öküz, Hayvan, Penguen gibi dergilerde yazan, aslında düzyazı dünyasına şiirin kapılarını aralayarak giren, şimdilerde “Yasakmeyve Karakalem” adıyla yayın hayatını sürdüren “popüler karanlık kültür” dergisini yayınlayan, Şeytan Aletleri adlı kitabıyla altkültür oluşumlarını ve fanzinleri inceleyen, Tanrı Acıkınca, Bu Kitaptan Kimse Sağ Çıkamayacak gibi romanlara da imza atmış olan Altay Öktem’in yeni kitabı Yaram Yanlış Yerde, Plan B Yayınları’nın Popüler Kültür dizisinden çıktı. Kitabın arka kapağında, bunun bir yeraltı felsefe kitabı olduğu vurgulanıyor. Aslında bu doğru bir tanım, çünkü Altay Öktem, kültürü popülarize eden ama hayatın, hatta gündelik yaşamın çelişkili yanlarını da yüzümüze vuran, acı çekmekten korkmayan ama acıyı da ironikleştiren bir dile sahip. Bu kitap, yaranı sev ama onunla dalga geçmeyi de ihmal etme, diyor sanki. Bir yanıyla insanlık tarihinin en büyük kıyımlarına yol açan “savaş” kavramını irdelerken, diğer yandan “öpüşme”yi de ihmal etmiyor:
“Haklı bir savaş var mıdır, haklı bir terör eylemi var mıdır, peki savaşla terörün arasındaki sınır nedir? Bu soruların cevapları ve sağ kalanların yorumları değil, ölenlerin, ölüm karşısındaki duruşu ilgilendiriyor beni. Öldükleri anda, o kısacık zaman diliminde neler hissettiler? Ölürken, karşılaştığı ölümün doğru bir ölüm olduğunu düşünen bir tek kişi var mıdır acaba?”
“Öpüşmek, çölde bir bardak soğuk su içmek, yalınayak kızgın kumlara basmak ve kaçarak kendine dönmek gibi gizemli, bir o kadar da ihtişamlı bir şeydir. Özellikle çölden söz ettim; azgın dalgaların savurup durduğu engin denizler, lacivert okyanuslar öpüşmeyi tarif edemez. Çünkü bütün dudaklar, gözle pek görülemeyen incecik çatlaklardan oluşmuştur. Çöl gibidir dudak. Oysa o ince çatlakları bebeklerin dudaklarında göremezsiniz. Çünkü zaman çatlatır dudağı. Her geçen gün çatlaklar artar ve yaşadığının kanıtı olarak, hayat bir çentik daha atar insanın dudağına. O çentik öylesine, sonsuza kadar durur orada. Güzel durur!”
Yaram Yanlış Yerde, gerçekten de yaraları tasnif eden, şifreleri çözen, ruhunu hor kullananlara asla taviz vermeyen bir felsefe kitabı. Aynı zamanda da popüler bir kitap. Okura seslenmeye yeraltından başlıyor olması, yeraltında takılıp kaldığını değil, hayatı sarsmaya en alttan, işin temelinden başladığı anlamına geliyor.
En tehlikeli koltuğun ön koltuk olduğunu bilen otobüs yolcuları, prostatını tartmaya çalışan güngörmüş yaşlılar, en acı düşün aniden biten düş olduğunu bilen genç kızlar, yatakta fena olmayan ama çekyatta aslan kesilen delikanlılar, mutsuzluğun paylaşılamayacağını keşfeden depresif ruhlular, asıl sessizliğin, etrafa rasgele ateş açılarak oluşturulduğunu bilen sessiz tabiatlılar için yazılmış bir galaksi rehberi Yaram Yanlış Yerde!
Her an her yerde ihtiyacınız olabilir. O yüzden okumak yetmez; herkesin cebinde bir tane bulunması şart. Acil çıkışı bulamadığınız anlar için.
