

İnkar etmenin alemi yok, tuvalette kitap okuduğunuzu biliyoruz. Peki, bir tuvalette 13 gün mahsur kalacağınızı bilseniz yanınıza hangi kitabı alırdınız? Siz düşünedurun, Roberto Bolaño’nun Tılsım’ında Auxilio Lacouture, başına geleceklerden habersiz üniversitenin tuvaletinde Pedro Garfias’ın şiirlerini okuyordu. Tam o sırada, Meksika’nın başkenti Meksiko’da 68 hareketinin tırmanacağını, on bin kadar gencin, “Olimpiyat değil devrim istiyoruz,” nidalarıyla üniversite meydanında toplanacağını ve polisin üniversiteyi işgal ederek gösteriye kanlı bir son vereceğini bilse, başka bir kitap seçer miydi, bilmiyoruz. Ama kuşkusuz, daha hazırlıklı olmayı ve yanına tuvalet kağıtlarından başka yiyecek bir şeyler getirmeyi isterdi.
Ailemizin damardan gerçekçisi Bolaño, bu sefer Vahşi Hafiyeler’de şöyle bir boy gösteren Auxilio Lacouture’ün hikayesine kan veriyor. Meydan polis tarafından dağıtılmış, üniversite boşaltılmışken, Felsefe ve Edebiyat Fakültesi’nin kadınlar tuvaleti, temsili bir direnişin sahnesi haline geliyor.
Kapalı mekan, açık zihin
Meksika şiirinin anası Auxilio’yu Vahşi Hafiyeler’den hatırlıyoruz. Kafelerde ve barlarda genç şairlerle takılan, onların şiirlerini dinleyen; zamanla yaşlı, başarısız gazetecilere dönüşeceklerini bile bile şiirden ödün vermemelerini sağlayan kadın. Asla hesap ödemez. Çünkü Meksika şiirinin anasıdır. 68’te herkes dağıldığında 13 gün boyunca üniversiteyi kollamıştır. Hesabı peşin ödemiştir yani. Tılsım’da ise bir tuvalet kabininden konuşan Şiir Anne’yi dinleriz. Mekan boğucudur. İçinde bulunduğu şartlar da pek iç açıcı sayılmaz. Zaten kendisi de söylüyor: “Beni delirmekten tek bir şey alıkoydu: Espri anlayışımı asla yitirmedim.” Bu ahval ve şerait altında Şiir Anne, tuvalet fayanslarına yansıyan ışığı bir leitmotif olarak kullanarak geçmiş, gelecek ve şimdide serazat dolaşır. Mexico City’ye gelişi, ilk tanışıklıkları, üniversitede tuttuğu işler, kaybettiği dişler, şairler ve tabii ki sol hareketler...
Bilirsiniz, çok çocuklu annelerin kafası biraz karışık olur. Tarihleri akıllarında pek tutamazlar. Yine de korkunç bir hafızaları vardır. Auxilio da, Meksika Şiirinin Anası olarak, onlarca şaire analık ederken, tarihleri karıştırsa da, tüm o hatıraları belleğine kaydetmiştir. Güney Amerika’nın uzak geçmişine, 68 kuşağına ve dahi geleceğe uzanan hatıralar. Bu açıdan Auxilio, temsili direnişi, tanıklıkları, hafızası ve ince humoruyla, Meksika şiirini doğurur.
Bir alter-ego olarak Belano
Kendinden bir alter-ego olarak bahsetmeyi pek seven Bolaño’ya, bu kez Şiir Anne’nin gözlüklerinden bakıyoruz: “Tanıştığımızda 1970 yılıydı ve ben daha o zamandan Meksika şiirinin anasıydım, o ise içki içmesini dahi bilmeyen bir veletti,” diye başlayan hikayelerinde Belano’nun ilk gençliğini görürüz. Uzak Yıldız’da yakın plandan izlediğimiz Vahşi Hafiyeler’in damardan gerçekçisi Belano karakteri, Şiir Anne’nin anlatımıyla tamamlanır.
Bu aslında bir korku hikayesi ama bunu müşfik bir anne anlattığı için emin olun hiç korkmayacaksınız.
* Görsel: Ariel Tancredi
Yeni yorum gönder