Cemal Karanlık
Nadir kardeşimiz medyayı, edebiyat dünyasını pek iyi takip eder sevgili okurlar. Dün akşam, hani hava da güzeldi, oturup bir demlik çay içtik yine. Bu arada, bizim masayı az kenara çekmek zorunda kalmış kahve yetkilileri. Ulan kuşa çevirdiler güzelim Beyoğlu’nu diye bir kızdım, sormayın. Hani Ramazan’a dayalı sabrım bile tükenecekti neredeyse. Neyse efendim, oturduk, Nadir kardeşim ben yokken gözlemlediği bazı güzellikleri aktardı. Buyrun:
Selçuk Altun, Ayşe Kulin’in Avrupa’da ödüle falan aday gösterilmediğini, kendisinin bir kandırıkçı olduğunu belirtmiş. Bunun üzerine, doğal olarak büyük yazarımız Ayşe Kulin fena gönül koymuş. Hemen kişisel ajanı Barbaros beyi arayarak duruma el koymasını rica etmiş. Barbaros bey Altun’u pek ciddiye almadığından kendisine kısa ama etkili bir cevap aşketmiş. Ancak, bu cevabın yanında Ayşe Hanım’ın da -yazarların her zaman bir diyeceği olur sevgili okur- Altun’a bir cevabı varmış. İlkeli yayıncılık anlayışı gereği, Cumhuriyet Kitap nam mecmuamız bu cevapları alt alta yayınlayarak söz konusu kişilerin haklarını kendilerine en güzel bir biçimde vermiş. Meğer -bu cevaplara göre- Altun, Ayşe Hanım’ı fena halde kıskanıyormuş zira kendi eserlerinin bu derece -ne ülkemizde ne dünya basınında sevgili okur- ilgi görmesi imkansızmış. Böyle bir şey bu zatı fersah fersah aşarmış. Hem Ayşe Kulin, dünyanın sayısız diline çevrilmiş bir dünya muharririymiş. Üst sınıftanmış yani. Fare dağa küsmüş, dağın haberi bile olmamış.
Sevgili okur, “sayısız dile çevrilmek”, “fersah fersah” gibi ifadelerimden dolayı bir hususu belirtmek isterim, zira yeniden cevap hakkı falan doğar, maazallah, uğraşamam. Bu gibi ifadeler benim yazıya tat katsın kabilinden kullandığım ifadelerdir. Yoksa elbette Kulin’in çevrildiği dillerin bir sayısı elbette vardır. Fersah da ne de olsa bir ölçü ifadesidir. Ne olur ne olmaz.
Neyse, akabinde şöyle olmuş: Selçuk Altun, aldığı cevaplardan tatmin olmamış. Demiş ki, madem o kadar dile çevrildi, kapakları gösterin kardeşim. Haksız mıdır sayın okur? Hem yalnızca Ayşe Kulin’in değil, yabancı dillere çevrilen, çevrildiğini iddia eden her yazarın bu şeffaflık işlemini yerine getirmesi gerekmez mi? Çevrildim diyorsun da, biz yani nereden bilelim? Kapak isteriz.
Neyse efendim. Bu yapılır mı yani, böyle dünya çapında, böyle edebi değerlerle yüklü bir yazarımızın böyle sudan kapaktan sebeplerle canı sıkılır mı? Bırakın yazar çalışsın, üretsin, yazdıklarıyla gönüllerimizi ferahlatsın efendim. Ama Allah var; kapak meselesi doğru. Yabancı kapakların Türkiye’de yayınlanmasını talep ediyorum.
Bu böyle. Bir de alıntı aktardı Nadir kardeşim. Alıntımız, Pelin Özer adlı genç yazarımızdan:
“Kitabın kendi kendine ayağa kalkıp yürümesini bekledim. Hummalı bir haldi başlangıçta, ruhumu ve sanki tüm bedenimi yazıya sermiştim.” (Cumhuriyet Kitap, 21 Temmuz 2011)
Çok beğendim ben. Sizi bilmem. Zira yazarın uzaydan gelmişini severim. Kalın sağlıcakla.
Bu kadar kavgaya gerek yok canım. www.amazon.com sayfasında arama yapın, kuş diline, arapçaya, çinceye vs çevirileri belki göremezsiniz ama tatminkar sonuçlar elde edebilirsiniz. Ama nerden baksanız, bu ülkede edebiyat ortamı içler acısı: Londra'da roman yazmak pek mühim ve önemli bir haber, Berlin'de bir etkinlik daveti manşet... Bizim esmer oğlanın Avrupalı bir sarışını tavlaması gibi.
Yeni yorum gönder