Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

			

Kulis


Kulis

UCUBE




Toplam oy: 486

 

CEMAL KARANLIK

 

Sevgili okurlar, bu hafta yine her zamanki kahvemize oturup biraz siyasetten konuştuk Nadir’le. Yağmur ince ince başlamıştı ve havanın ayazı da kırılmış gibiydi. Ben kendimi şaşılacak kadar yorgun hissediyordum. Aslında öyle yorucu işler yapmam, getir götür, indir taşı vs bana göre değildir. Hele spordan falan hiç hoşlanmam… Yine de insan bu memlekette durduk yerde yorulabiliyor, biliyorsunuz. Bana sorarsanız, Türkiye’nin işi tamamdır. Zira cehalet, şişede durduğu gibi durmaz. 

 

    Nadir, bir süredir okuduğu gazeteden başını kaldırarak,

 

    “Abi bugün de muhabbetine doyum olmuyor yani,” dedi.

 

    “Sorma evladım,” dedim, “canım bir sıkkın ki, o kadar olur.”

 

    Nadir bu, hemen anladı, konuyu değiştirdi:

 

    “Yahu bu ucube meselesi bitmek bilmiyor. Nedir yani, ne düşünüyorsun bu konuda?”

 

    O sırada çaylarımız geldi. Naylon örtüler buğulanmış, tavla şakırtıları arasında tatlı bir uğultu başlamıştı.

 

    “Şimdi evladım; bazı olaylar birbirine bağlanıyor: Ankara’da heykellere devlet görevlileri tarafından tükürülmesi, bir. Ki elbette daha öncesi de var. Ülkemizde bildiğin gibi sanat düşmanlığının ucu bucağı yoktur. Neyse. Başbakanın gözlerini belerterek, Arap aksanıyla ‘bir ucuğbeee’ diye çıkışması, iki. Arada bildiğin gibi ‘örgütsüz’ Tophane saldırısı var.”

 

    “Evet abi, yaşam tarzının değişmesi, kentsel dönüşüm…”

 

    “Fakat devlete bağlı sanat kurumları da var değil mi? Belediyelerin, kaymakamlıkların salonları falan. Buralarda da etkinlikler yapılıyor. Ebru sergileri, kermesler…”

 

    “Doğru, bu etkinlikler de yapılıyor.”

 

    “Yani iktidar kendi sanatını ve kendi sanatçısını istiyor. Modern sanata tepki duyuyor. Bunu da seçmeninin önünde, hedef göstererek yapıyor. Bu doğal mıdır? Olabilir. ‘Yeni Türkiya’ hedefin varsa ve bunun için yola çıktıysan yolun sonuna kadar gideceksin.”

 

    “Eh.”

 

    “Burada sorun şudur: Modernizme ve aydınlanmaya karşı duran bir aydın sınıfımız var mıdır?” 

 

    “Tabii.”

 

    “Fakat burada işler karışıyor: Modern yaşam tarzına –niyeyse- karşı olabilirsiniz. Fakat modernin yarattığı toplumsal sorunlar karşısında modern sanatın suçu nedir? Çoğu aydının görmediği budur: Aydınlanma eleştirisi, sanat düşmanı bir toplum yaratıyor. Bu, gün gelecek, onların da ellerindeki tüm entelektüel varlığı yok edecek. Ne yazık ki şık felsefe kitaplarından öğrendiklerimiz bize yetmiyor. İki kere iki dört etmiyor çünkü. Mehmet Aksoy’u düşünüyorum. Bir sanat yapıtının bu toplumun başbakanı tarafından ucube ilan edilmesi… Bu olay, bence ülkemizi çok gerilere götürdü. Bence, yıkılsın o heykel.”

 



Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Kulis Yazıları

 

 

 

 

Yeni romanınız Empedokles’in Dostları, Novalis’in “Romanlar Tarih’in kusurlarından doğar” sözüyle açıldığına göre, size tarihin hangi kısmı kusurlu geldi ve bu yeni romanınız ortaya çıktı?

 

 

 

 

 

Füruzan Yolyapan Hanım’la 9 yıl önce tanıştınız. Bir sohbetten kitaba giden yolculuğu dinlemek isteriz.

 

 

 

 

 

İlk eseriniz Muhtelif Evhamlar Kitabı’ndaki öykülerin tadı damağımızda kalmıştı ve siz, araya beş yıl gibi uzun bir süre koydunuz. Şimdi Kum Tefrikaları çıkageldi. Geçen sürecin edebi kısmını kısaca anlatır mısınız, neler yaptınız?

 

 

 

 

 

Son bir yıl içinde art arda iki ilginç roman yazdınız. Tarihimizdeki yer almış figürlerin hayat hikâyelerini romanlaştırmayı tercih ediyorsunuz. Sizin açınızdan önemi nedir bu karakterlerin?

 

 

 

 

Şermin Hanım, Deli Tarla’nın ortaya çıkışı, içindeki öyküleri bir araya getirme maceranızla başlayalım isterim…

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.