Yazarlar
Haşmet Babaoğlu
Tüm Yazıları
Chuck Palahniuk anlatıcı zekâsına ve “bakış”ına değer verdiğim bir yazar. Peki, Palahniuk’un kendisi yazarlığına değer veriyor mu, artık bundan emin değilim.
Yeni romanları, yeni hikayeleri art arda geliyor ama okurda yeni bir roman, yeni bir hikâye okuduğu hissi uyandıramıyor. Bir garip tat kalıyor geride. Kimselere itiraf edemediğiniz bir his.
“Yatağımda uzanırken dağ tırmanışıyla ilgili bir kitap okumak hoşuma gidiyor” diye yazıyor Jeanette Winterson. Nan Shephard’ın The Living Mountain (Yaşayan Dağ) adlı biyografik-coğrafi keşif kitabından söz ediyor.
“Dışarıdan geçen her uçağa gözüm takılıyor. Şimdi ayaklarımın altına bir Boeing çakılsa… Yerden yükselen kara duman, duvarları eriten sıcak, patlayan pencereler, havasızlıktan boğulmak, panik, intiharlar, alevler içindeki merdivenlere doğru koşmak, gözyaşları ve çığlıklar, umutsuz telefon konuşmaları neymiş öğrenirdim. Oysa oldu bu. Bu olay oldu ve olanı anlatmak mümkün değil...”
İki yıla yakın bir süre elimde ve cebimde e-kitapla dolaştım…
Cebimde diyorum, çünkü gerçekten cebimdeydi. Yıllardır hayalini kurduğum bu boyut ve hafiflik beni kendine bağımlı kılmıştı.
Havam da yerindeydi doğrusu! Beni küçümsemeye kalkan kâğıt fetişistlerine “cebimde kitap değil, kütüphane taşıyorum” diyordum.
Boş gevezeliklere katılmayıp köşesinde bekleyen suskunlara ne zaman baksam, şöyle bir duyguya kapılırım. Sanki içlerinde muazzam bir hikâye birikmektedir. Anlatmak için bir çılgınlık anını bekler gibidirler. O an bir türlü gelmez ve onlar da dillerini tuttukça, sessizlikleri de gitgide koyulaşır. Bir hikâye oluşturup kâğıda dökmek de çoğu zaman böyle bir dürtünün sonucu mudur, bilemiyorum.