Yazarlar

Mehmet Hakan Kekeç

Tüm Yazıları


Orta çağ çağdaş kaynaklarını antik dillerden dahi Türkçeye kazandıran Ahmet Deniz Altunbaş ile bir sohbetimizde “tarih metni çevirmeninin nitelikleri” üzerine konuşmuştuk.

Yazıya beylik bir cümleyle başlayacağım: Bütün sanat dallarının temeli edebiyattır. İster ressam olun ister heykeltıraş; ister tiyatrocu olun isterse müzisyen; eserinizle temaşa edecek veya dinleyecek ‘tüketici’ye yaşamınızdan kesitler ya da kimi tespitlerle gözlemler aktarırsınız, tıpkı edebiyatçının yaptığı gibi.

Fransa’nın Paris kentinde 1396 yılının ekim ayında kiliselerin çanları kent sakinlerini uzun sürecek bir yasa davet için hiç durmamacasına çalıyordu. Kral VI. Charles dâhil herkes şiddetli bir mateme tutulmuş; Valois Hanedanı’nın amansız düşmanları bile ‘Son şansımızı yitirdik… Şimdi neler olacak?’ diye titrek mum alevlerinin eşliğinde sabahlara dek düşünüyordu.

Karadeniz Kıyı Kentleri Tarihi çalışmanıza geçeceğiz hocam ama, ilk soruları genel perspektifte tutmak adına soruyorum: Osmanlı Kuruluş tezleri bir döneme adeta tarihçilikte damga vurdu, fakat, sanki sizin katkılarınızla bunlar son buldu… Bunu neye bağlıyorsunuz?

Letaifü’l-İşarat bir tefsir. Farkı zannediyorum Abdülkerim Kuşeyri’nin kimliğinde. Kuşeyri bir mutasavvıf. Girişte, “fıkıhakide alanında ikincil yorum, ahlak alanında ise birincil yorum anlamına gelen bir işari tefsir” diyorsunuz. Biraz açabilir misiniz bunu?
