Yazarlar

Necip Tosun
Tüm Yazıları



Meksikalı yazar Juan Rulfo (1918-1986), Ova Alev Alev’de bilinç akışı, iç monolog, geri dönüş gibi öyküleme tekniklerini kullanarak, Meksika deyince akla gelen şiddet ve sömürüyü etkileyici bir dile dönüştürüp öyküleştirir.

Meksika edebiyatının en önemli yazarlarından olan Carlos Fuentes (1928-2012) Körlerin Şarkısı’nda, büyülü gerçekçiliğin parlak örneklerini verir. Kitapta; Aura, İki Elena, Kraliçe Bebek, Ne Olursa Olsun, Eski Haklar, Saf Bir Ruh öyküleri yer alır. Öykülerde özellikle anıların peşine düşerek geçmis ve şimdi karşılaştırması yapar. Yaşanmışlıklar her şeyden değerlidir.

Ülkemizde ideolojik, tek yanlı, ticari bir çeviri ortamının varlığını söylemek mümkün. Örneğin bu çeviri anlayışı nedeniyle Balkan, Türki Cumhuriyetler, Afrika, Arap, Uzak Doğu edebiyatından Türkçeye çok az kitap çevrildiğini görüyoruz. Kültürel, tarihsel yakınlığımız olan ulusların, toplulukların edebiyatını bilmiyoruz.

Arthur Schnitzler (1862-1931) ülkemizde az tanınmasına rağmen Alman dilinin en güçlü öykücülerinden biridir. Erken dönemde bilinç akışı tekniğini, iç monolog anlatım imkânını ustalıkla kullanan yazar, aşk ve ölüm üzerine derinlikli öyküler ortaya koyarken özellikle XIX. yüzyıl sonu Avrupa ve Viyana’nın çöküş dönemini belgelemiştir.

Carson McCullers (1917-1967), Küskün Kahvenin Türküsü’nde (1951) Güney Amerika ruhunun âdeta kılcal damarlarında dolaşır. Ritmi, akışkanlığı ve o rengin tüm tonlarını etkileyici bir dille ifade eder. Daha çok diyaloglara, insan davranışlarına ve içe işleyen duygusal atmosfere yasladığı öyküleri, gösteren, örnekleyen bir kurgu ile var olur.

On İki Gezici Öykü, Gabriel García Márquez’in (1927-2014) gerçekler ve düşleri iç içe anlattığı büyülü gerçekçilik yaklaşımını en iyi yansıtan, onun baş eserlerinden biridir. Kitap, Márquez’in on sekiz yıl boyunca aralıkla birkaç kez yazdığı öykülerin bir araya getirilmesiyle oluşur.

Mırıldandığım Öyküler’in ilk baskısı 1985’te Tomris Uyar çevirisiyle Can Yayınları’ndan çıkmıştı. Tomris Uyar bu baskıda çevirdiği Cortázar’la ilgili şu değerlendirmeyi yapar: “Cortázar, öbür Latin Amerikalı yazarlara benzemiyordu. Arjantin’in ‘turistik’ özellikleri hiç ilgilendirmiyordu onu. Çağdaş bir Edgar Poe sayılabilirdi, biraz da Borges’in emmioğlu gibi biri.

