Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Bir palto için arya, bir kafe için ağıt

“Hiçlik hakkında yazmak o kadar da kolay değildir.” Patti Smith, kitabın daha bu ilk cümlesinde, tüm alçakgönüllüğüyle yazdıklarının aslında hiçliğe tekabül edebileceğini ve bu yüzden ilgi çekmeyebileceğini ilan ediyordu belki de. Belki de gerçekten hiçlik üzerine bir kitaptı bu ama hiçlik saydığı şey, sizin dünyanızı renklendirecekti.



Şiire övgü, şairin ölümü

Dilin bize biçtiği kimliğin bir form olarak kabuğunu kıran, onu dönüştüren ve sonsuzlaştıran yaratıcı bir söz şiir. Ona dair tüm edim ve deneyimlerimizi, bir yaşam pratiği ile sınırları aşan zamansız hatta belki zamanın kendisi olan güçlü bir eylemin öznesi haline de getiriyor.



Sözü kısa tutmak

Büyük edebiyat nehrinin kısa öykü kolu giderek daha gür akıyor. Her geçen gün daha fazla kısa öykü yazılıyor. Alice Munro'nun Nobel'i alması bunun göstergelerinden yalnızca biri. Türkçede de kitapçılara artık ayrı raf oluşturtacak kadar kısa öykü kitabı birikti.

 



Varla yok arası türlerin izinde

Seda Uyanık, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü’nde yazdığı doktora tezinin genişletilmiş hali olan Osmanlı Bilim Kurgusu: Fennî Edebiyat isimli kitabında, 19. yüzyıl sonu ve erken 20. yüzyılda Osmanlı edebiyatında bilimi merkeze alan anlatıları irdeliyordu.



Zor yolların arabeskleştirilmemiş bir gün dökümü

En çok hangisi Jack Kerouac: Bir Beat prensi mi? Cinselliği, alkolle ilişkisi, “kötü” davranışları ile düşmüş bir melek mi? Aziz mi, manik depresif mi? Bir odada yapayalnız yazan bir adam mı sadece? Lowell Halk Kütüphanesi’nden kucak dolusu kitapla evine dönen çocuk mu hâlâ? Hiçbir zaman ulaşamayacağı evi nerede Kerouac’ın?

 



Öykülerden ilhamla

Muhayyileleri peri masallarının tomar tomar müsveddeleriyle dolu nesiller, dünya üzerindeki günlerini tükettiler. Sıra bize geldi. Bizim hayal gücümüzü dolduran mekanlar Çin ve Maçin’de değil, burada, İstanbul’da; ejderhaların kaçırdığı prenseslere değil çocuk gelinlere üzülüyoruz ve gözlerimiz gökten düşen elmaları değil de metinlerarasılık izlerini arıyor.



Eskiden “deklanşör” denen bir tetik vardı evlat

Gördüğüm şeylerin beni hipnoz etmesinden korkmuyorum; gördüğüm her ne ise karşımda, ötemde, yakınımda veya uzağımda “başka bir var olma” şeklini koruması, devinerek dönüşmesi, dönüşümünü benimle tamamlaması böyle bir etkileşime daima açık zaten.



Kanıksamışken, şaşırmak...

Bekir Yıldız, töre cinayetlerini, Almanya’daki Türkler’i, göçmen çaresizliğini anlattığı Beyaz Türkü’de, kırsal kökenli yoksul insanların yaşadığı çıkmazlara odaklanmış. Karakterlerinin önemli bir kısmını Kürt kökenli, Güneydoğulu insanlardan seçen Yıldız, onların ait oldukları yaşam ve kültürden kaynaklı trajik yaşamlarına dokunmuş.



Koşun kızlar, konuşun kızlar!

Gülüzar, kız çocuklarının Türkiye’de sıkça rastlanan fakat göz ardı edilen benzer hikayelerinden biri aslında. Karakterindeki olağanlık, yaşadığı durumları alışılagelmiş kalıplara yerleştirse de, aslında belli başlı bir sorunun baş kahramanı olduğu gerçeğini okuyucunun yüzüne vuruyor.



Melankolik polisiye

İzlandalı yazar Arnaldur Indridason’un “Reykjavík Polisiyeleri” dizisinin ilk kitabı olan Sons of Dust, 1997 yılında yayımlanmıştı. Indridason kendisine dünya çapında ün sağlayan bu diziyi o günden bu yana sürdürüyor. 2015 yılına girdiğimizde Dedektif Erlendur Sveinsson’un suçlu kovaladığı kitap sayısı 14’ü buldu. 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.