Arşivi

//php print_r ($fields); ?>
Eski uygarlıklardan günümüze armağan gibi aşk, hiciv, inanç, övgü, eleştiri, sevinç şiirleri, türküler, ağıtlar, ninniler, güzellemeler... Talât S. Halman tarafından derlenen Eski Uygarlıkların Şiirleri’nin ilk baskısı 1974’te yapılmış.

//php print_r ($fields); ?>
“Deneysel ve kuramsal araştırmada bilimin tutumu ve metodu, Galileo’dan bu yana hep aynı kalmıştır ve öyle kalmaya devam edecektir.”
MAX BORN, 1954

//php print_r ($fields); ?>

//php print_r ($fields); ?>
Deniz yok olursa diyor bir çocuk
Balık kaybolursa
Ne derim benden sonraki çocuklara
İnsanlar kaybolurken gözaltılarda
Çöllerde boğulan nehirler
Ey çocuk
Nasıl varır okyanuslara
Adı karanfil ki suçu rengidir
Özgürlük dilinde bir imge
Tutsaklık dilinde bir söylencedir
Karanlıkta bir el koparır dalından

//php print_r ($fields); ?>
Çoğu okurun çok sevdiği tarihi romanlar korkutur hep beni. Tarihi roman denince, bir adım geri çekilir, hayal kırıklığına uğramaktan çekinirim. Ne de olsa, romanı bırakıp hikayenin geçtiği tarihi birebir yazmaya koyulan, tarihi sadece bir dekor olarak kullanan ya da en fenası hepsini birbirine karıştırıp işin içinden çıkamayan “tarihi roman”larla dolu etrafımız.

//php print_r ($fields); ?>
“Dünyanın en dürüst ya da en dindar adamı değildi, ama cesur bir adamdı. Adı Diego Alatriste y Tenorio idi, Flandr Savaşları’nda eski piyade alaylarında er olarak savaşmıştı. Onu tanıdığımda üç beş kuruşa, daha çok kendi meselelerini halledecek kadar yürekli ya da maharetli olmayanların eften püften kabadayılık işlerine baktığı Madrid’de sürünüyordu.
