Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Kerberos'un tuttuğu kapı

Barış Acar'ın Ekphrasis ismiyle üç cilt olarak tasarladığı kitabının ilk cildi Kült Neşriyat'tan yayımlandı. 2005’ten bu yana yazdığı sergi yorumu ve eleştiri yazılarının bir araya gelmesiyle oluşan Ekphrasis –I– Görünür ve Söylenir Arasında Geçitler, değerlendirmelerden ziyade sanata dair felsefi nitelikli problemleri ele alıyor.



Bir yanıyla tanıdık ama yine de farklı

Encore Yayınları'nın yeni dizisi Duygu Çağı Kitapları'nın ilk ürünleri, okura kara bir safradan, bir başka âlemden çıktıkları izlenimini veriyor. Dizinin hemen göze çarpanı, belki yazarın tanıdıklığından ötürü, Bulgakov'un Şeytanî'si.



#direnklişe

Polisiyeler ve bilumum dedektif kitapları neden klişelerle dolu olmak zorundadır? En baştan itiraf edeyim, bayıldığım bir tür değil polisiye. Güvendiğim kaynaklardan bilgi akışı, hatta ısrar olmasa ilk hamleyi yapmakta oldukça utangaç davranırım. Her seferinde başka türlü sorulmuş, ama aslında aynı problemi, aynı formül yardımıyla çözmeye benzetirim suç romanlarını.



Şatonun içinde

Anna Kavan, ilk romanını 1929, son romanını 1967 yılında yazmıştı; ancak Türkçeye ilk kez, son romanı Buz’la, 1993 yılında çevrilebildi. Kafkaesk bir atmosferde geçen distopik hikayesiyle Buz’u okuduğumda, Anna Kavan’la bu denli geç tanışmanın büyük bir kayıp olduğunu düşünmüştüm.



Karl Ove Knausgaard’ın çocukluk adası

Sanırım Karl Ove Knausgaard'ın ismini duymayan kalmamıştır artık. Ben ise kendisiyle, altı kitaptan oluşan Kavgam serisinin üçüncü kitabı ile tanışmış bulunuyorum. İtiraf etmeliyim ki, “bestseller” kervanına katılmış bir roman serisi olduğu için burun kıvırmıştım başta.



ÇizgiRoman // Sanatı konuşan ve konuşturan bir hikaye

Buzul Çağı, Louvre Müzesi tarafından sipariş edilmiş bir çizgi roman. Ünlü sanat merkezi, Fransızların türe olan sevgisini hesap ederek ünlü sanatçılarla çalışıyor; Enki Bilal, David Prudhomme, Christian Durieux, Éric Liberge gibi isimlerin çizgi roman albümlerini yayımlıyor. Buzul Çağı da, Nicolas de Crécy imzasıyla bu seriden çıkmıştı.



Altın çağını yitiren Tamaro

Susanna Tamaro deyince nedense aklıma hemen Paulo Coelho gelir ve vice versa. Onları bir çift olarak düşünürüm, kuzeyde yaz olunca Susanna'nın Orvieto'daki çiftliğinde 'dört köpeği, on kedisi, on beş kırmızı balığı, pek çok papağanı, beş kaplumbağası' vesaire ile mutlu, huzur içinde  yaşadıklarını, mızrak ve ot attıklarını, badminton oynayıp, karate yaptıklarını hayal ederim.



Hayalet kataloğu

J. G. Ballard, Öteki Dünya adlı romanında bir AVM’yi yadırgatma aracı olarak kullanmış, kapitalizm eleştirisini gizemli bir öyküye yedirmişti. Gündelik yaşamımızın büyük bir parçası olan AVM’ler tekinsiz bir mekan olarak resmedilmiş, kitle kültürü ile bireysel korkular arasındaki çizginin o kadar da kalın olmadığı gösterilmişti bu romanda.



Anton Çehov Neden Roman Yazdı?

Olga ölene kadar Avda Trajedi bildiğimiz Rus romanları şeklinde ilerler. Bildiğimiz Rus romanlarından kastım, ilk modernler olarak tasnif edilen Tolstoy ve Dostoyevski romanlarıdır. Olga’yı öldürdükten sonra Anton Çehov, bu çemberi kırmaya çalışır. Ve bunu başarır da.

 



"Eskiden terzi"ler*

Mahalle arasında kutu gibi bir eve kapandığım, bolca iç sıkıntısıyla yaşadığım günlerden birinde yağmur havası almak için dışarı çıkıp dar sokaklarda yürürken bir terzi dükkanına denk gelmiştim; terzinin vitrinindeki renk renk makaralar içimi açmıştı.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.