Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
“Bora Abdo’nun yazdıklarını neden seviyorsun?” gibi bir soruyla karşılaştım birkaç ay önce. Sorunun saçmalığını geçelim; zira Abdo metinlerini sevmek için herhangi bir neden arayacak değilim. Ne vakit çıkacağını kollamasam da, yeni kitapları beni buluyor bir şekilde.

//php print_r ($fields); ?>
Yaşadığı her şeyi gizliden gizliye polisiye yaşayan canlılarız; itiraf etmek lazım. Çünkü önce ceza, sonra suç’la büyüdük. Cehennemde doğan, günahını tanımak ve anlamak için savaşırken cenneti en başında unutur. İşte bu nedenledir ki cehennem gerçek, cennet hayal gibidir.

//php print_r ($fields); ?>
Eylül dedin mi İstanbul'da palamut, balıkçı tezgahlarını doldurur. Ekim dedin mi muhakkak ucuzlar, bolca yenir. Gerçi yağlısını bulamamak, pişirirken çuvallamak gibi ufak ama mühim sebeplerle kuru bir lezzete talim etmek de var! Ama lüfer öyle mi, en beceriksiz aşçının elinde bile en leziz, en enfes, en en en balık o işte! Bu nefasetin bedeli de yüksek oluyor haliyle.

//php print_r ($fields); ?>
Suat Derviş, seçkin sınıfın ev içi hayatlarından toplumun yoksul tabakalarına kadar farklı grupları eserlerine yerleştirmiş bir yazar. Korku, gotik, aşk, toplumcu gerçekçi roman, hikaye gibi farklı temalarda ve türlerde eserler vermesinin yanı sıra uzun yıllar gazetecilik de yapmış, Nâzım Hikmet'in teşvikleriyle yazı dünyasına adım atmış bir yazarımız.

//php print_r ($fields); ?>
Edebiyatın nerede bittiği, gerçek hayatın nerede başladığı, hem okur hem de yazar için zaman zaman netliğini yitirebiliyor. Hem yazan hem de okuyan biri olarak bazen metnin içinde kaybolduğum, bazen de gerçek hayatın içinde kaybolup tam tersine metnin içinde kendimi –ve yolumu– bulduğum oluyor.

//php print_r ($fields); ?>
Kime benzer küçük İskender? Sokaklarda ağzının içerisinden gün görmemiş sunturlu küfürlerle dolaşan bir kenar mahalle dilberine bazen, bazen bir mahallenin orta yerinde öylece durmuş bütün olanı biteni seyreden dalları yemyeşil, içi ağır ağır çürüyen bir çınara, bazen o köşeyi dönünce ortaya çıkan bakkalın ufacık çırağına...

//php print_r ($fields); ?>
Filozof Henri Bergson, hayatın başlı başına canlı bir devinim olduğundan bahseder. Buna göre hayat dümdüz bir yol değil, karşınıza çıkan farklı patikalarıyla her an bambaşka yerlere gidecek bir devinimdir. Bu devinimin içinde sizi o durağan yoldan çıkaracak, hayatınıza gerçek anlamıyla yön verecek şeyse “yaşam gücü” ya da “yaşam atılımı” olarak dilimize çevrilen Élan Vital’dir.

//php print_r ($fields); ?>
İnsanın içinde gizli bir yerlerde gerçeğin kurguyla harmanlandığı tarihi anlatılara karşı önüne geçilemez bir merak var. Hele bu anlatılar fantastik öğeler de barındırıyorsa, al gözüm seyreyle denecek bir temaşa ortaya çıkar. Buna bir de tefrikanın o sabahları erkenden uyandıran güzelliğini ekleyin. Halil Babilli’nin Bin Yıllık Hemşehri’si tam da böyle bir fantastik roman.

//php print_r ($fields); ?>
Bütün kitapların harf üzerine harf eklenerek yazıldığı bilinir. Yazılan her cümle, o kurgu eserde bir gerçeklik yaratır; olanlar ve olacak olanlar kağıda dökülür.

//php print_r ($fields); ?>
Olga ölene kadar Avda Trajedi bildiğimiz Rus romanları şeklinde ilerler. Bildiğimiz Rus romanlarından kastım, ilk modernler olarak tasnif edilen Tolstoy ve Dostoyevski romanlarıdır. Olga’yı öldürdükten sonra Anton Çehov, bu çemberi kırmaya çalışır. Ve bunu başarır da.
