Arşivi

//php print_r ($fields); ?>
Sanırım Yazar gelecek tepkilere göre kitabın sinemaya uyarlanabileceğinin sinyallerini vererek bir anlatım kullanmış. Evli olan Bunny cinsel yaşamına çok düşkün ve çekiciliği konusunda taviz vermeyen özgüveni yüksek bi adam. Fakat içine girildiğinde ölümü yaklaştıkça korkmaya başlayan, sorumluluk almak istemeyen ve yaptıklarından pişman olan bi adam.

//php print_r ($fields); ?>
Küçük İskender şiirini okumayan toplumsal gerçekçi damarın nereye kaydığını ve Türk edebiyatının bugününü asla anlayamaz. Bu kitap baştan sona bir hiçlik türküsü. Hayatın saçmalıklarını yüzümüze vuruyor şair birer birer. Nihilist bir şairle farklılığınızı bulmak istiyorsanız, benim gibi siz de bu kitabı okumalısınız.

//php print_r ($fields); ?>
Sam Savage aklı bir karış havada bir Türk yazar olsaydı da beni hümanist entel serseri bir fındık faresi kılığına sokup romanımı yazmaya kalksaydı, kitabın adını Altayin koyardı herhalde. Niye? Elbette aslına uygun olsun diye! Çünkü Savage’ın kitabının adı Firmin. E, başkahraman fare de ben olacağıma göre, kitabına benim ismimi çağrıştırmayan, tamamen farklı bir isim koyması yakışık almaz.

//php print_r ($fields); ?>
Gerçekten merak ediyodum bu kitabı bu kadar meşhur yapan ne, malüm internette binlerce fanatiği var. İnsan zevzeklik midir diye bir şüpheye kapılıyor ismini duyunca ama inanın kesinlikle değil. Öyküyü zombileme hadisesi zekice ve çok tadında yapılmış. Ben çok eğlendim okurken, daha da enteresanı bu hali ile sanki daha bile romantik geldi bana.

//php print_r ($fields); ?>
Kesinlikle insanın sabrını zorlayan bir kitap. Bir yandan hikayenin seyrini merak ederken bir yandan da Switters´ın her düşüncesini dinlemek istiyor insan. 500 sayfa boyunca hepsini kaçırmadan özümsemeye çalışmak biraz zorluyor bünyeyi. Kesinlikle ezber bozan bir anlatı. Hikaye tahmin edilen yollara sapmıyor kesinlikle. Bol bol nanik çekiyor okuyucuya. Tom Robbins bunu yapmasını biliyor.

//php print_r ($fields); ?>
Okuduğum ilk Tahsin Yücel kitabı. Kitabı okurken bir süre 80'lerde geçtiğini sanmıştım, ancak sonra 2000'lerde geçtiğini farkettim, hikayenin büyük miktarda 80'lerdeki sosyal içerikli Türk filmlerini andırması bunda etkili olmuş olabilir. Kapıcılık, komşuluk, köyden kente göç, sınıf atlama temaları sık sık işlenmiştir bu dönemde. Kumru´ya başından sonuna kadar ısınamadım.
