Eleştiri Arşivi

Eleştiri
Zadie Smith’in denemelerinin yer aldığı Bugün Farklı Düşünüyorum’u okurken, gülümseyerek ilk altını çizdiğim cümle şuydu: “Okuyucular, iflah ol

Henüz onlu yaşlarınızdayken aklınıza kazınan ilk kelimeyi hatırlıyor musunuz? Akşamları yatağa yattığınızda, rüyaya dalmadan önce tekrar tekrar zihninizi kurcalayan, o küçücük hayatınızın anlamı olacak kelimeyi. En naifinden diyelim ki... Belki "dost"tu, belki "aşk". Peki ya '"ihanet", "hain", "sığınmacı", "vatandaş"? Bunlar sizin sözlüğünüzde var mıydı? Profi’nin var.

Durmadan doldurduğumuz, kimi kapaktan kapağa minik harflerle kapkara, kimi yarım bırakılmış onca dağınık defter sayfalarında, hepimiz biraz Oğuz Atay olmak isteriz.

19.yüzyılın sonlarında amatörce yazılan bir hikaye ile başlayan Sherlock Holmes efsanesi, polisiye edebiyatın –Dashiell Hammet, Raymond Chandler, Agatha Christie

Tek kollu bir resim öğretmeni sürekli aynı kadının portresini yapıyor. Kadın, koynuna yolladığı genç kızın bedeni üzerinden, uzaktan birleşiyor tek kollu resim öğretmeniyle. Kadının ölü nişanlısı, başka erkeklerin hayatında yaşamaya devam ediyor. Bir genç kız, öğretmenleri hakkında yalan aşk mektupları yazıyor ve onları kayalıklara saklıyor. Erkeklerle kızların arasına bisikletler giriyor.

90’ların ortalarında, internet denilen aygıt henüz ortalarda yokken, Halil Turhanlı’nın iki kitabı, alternatif müzik ve kültür meraklısı gençler olarak sığındığımız köşelerden biri olmuştu.

Arnaldur Indridason'un Sesler romanı, bir Noel arifesinde işlenen cinayet etrafında kurgulanmış güzel bir polisiye.

Geçmişi yoklamak yürek ister. Geçmiş, yıllar önce terk ettiğin ve bir daha geri dönmediğin veya dönemediğin ülken, zamanla koptuğun arkadaşların, yitirdiğin gençliğin ve vazgeçtiğin hayallerin ise onu aklından şöyle bir geçirmek bile yeterince can acıtıcıdır. Zordur geçmişi anlatmak. Hele de kendi geçmişinse bu. O çok kişisel olanın yapış yapış hüznüne yuvarlanıverir insan bir bakarsın.

Başkalarının hayatlarını merak edenler, kendi hayatları içine sıkışıp kalmış olanlardır. Nasıl homojen bir yapı ortasında huzur bulunduğu iddia ediliyorsa; heterojen bir yapıyı oluşturanların da farklılıkları, uyumları, zaman zaman dalaşmaları adrenalin, sanat ve düşünce zımbırtısının üstümüze sıçramasına nedendir.

Önü ölüm, arkası yaşam karakterler oyalanıyor uçurumun kenarında, atıl. Ne itebilirim arkalarından ne de hayata geri çekebilirim. Ben sadece bir okurum; bazı cümlelerin sarmalında kayboldum, öbür satırlar beni buraya getirdi. Peki ya Şule Gürbüz?
