Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Orhan Koçak, Türkçenin büyük eleştirmenlerinden/denemecilerinden. Yazdıklarıyla her daim zihnimizi açan, edebiyata bakışımızda yeni yollar, kavşaklar yaratan; klişe haline gelmiş birçok unsuru alaşağı eden fikirlerle eleştiri tarihinin yönünü değiştiren biri.

//php print_r ($fields); ?>
Bir gün üniversitedeyken, sosyal bilimler alanında çalışma yapan öğrencilerin ödevlerinin neredeyse tamamının başlığında “kimlik” sözcüğünün geçtiğinden yakınmıştı hocamız. Nasıl bir zamanda yaşıyorduk? “Kimlik sorunu” dediğimiz şey artık evcilleştirdiğimiz, araştırma nesnesi haline getirdiğimiz sıradan ödev konularından biri mi olmuştu?

//php print_r ($fields); ?>
“Babam öldü.” Bu kadar basit ve bu kadar ağır bir cümleyle başlayan bir roman olarak, bizi alıp nereye götürecek acaba merakıyla başladığım Doppler, beni kesinlikle yarı yolda bırakmadı.

//php print_r ($fields); ?>
Küçükken oynardık. Bir iki üç, tıp! Birisi bana ilk defa oynayalım mı diye teklif ettiğinde, oyunu bilmediğim için kurallarını anlattırmıştım ve ne kadar da kolay oyunmuş demiştim içimden. Hoplamalı zıplamalı ya da hız gerektiren oyunlarda pek iyi olmadığım için işime gelmişti. E iyiymiş, hiçbir şey yapmıyorsun! Sadece beklemek yeterli. Fakat, sonra sonra insan anlıyor. Susmak zor, çok zor.

//php print_r ($fields); ?>
Kent hayatının örtük ve açık vahşeti ve şiddeti arttıkça kırsal hayatın pitoresk görüntüleri, kent burjuvazisinin hayallerini süslemeye başlar. Peşlerinde kuzuları ile çayırlarda otlayan koyunlar, neşe içinde zıplayan keçiler, yeni doğmuş buzağıları ile ak benekli inekler. Heidi veya süt ve çikolata reklamlarının etkisiyle zihnimize nakşedilmiş mutluluk görüntüleri...

//php print_r ($fields); ?>
Vesikalı Yarim evli, çocuklu, taşralı manav Halil'le, pavyonda çalışan, makyajlı esanslı, pek güzel ama “iffetsiz” Sabiha'nın romantik başlayan, hızla kara sevdaya savrulan, en sonunda trajik biten aşkının kült filmidir. Filmin sonlarına doğru çiftin aşkı çıkmaza girince böyle söyler Sabiha: “Çok eskiden rastlaşacaktık.” Peki niçin?

//php print_r ($fields); ?>
Geçtiğimiz yıllarda bir dizi etkinlik için Türkiye’ye gelen ama bugüne dek hiçbir kitabı Türkçeleştirilmeyen Kolombiyalı yazar Armando Romero’nun Cajambre Nehri, İdil Dündar’ın çevirisiyle bizlerle buluştu.

//php print_r ($fields); ?>
Philip K. Dick, bilimkurgunun altın çağına ya da 1950’lerin distopik kurgusuna bir yandan meraklı bir okur, bir yandan da genç ve amatör bir yazar olarak yetişen, özellikle 1960’lı ve 70’li yıllarda imza attığı eserlerle bilimkurguya yeni bir bakış açısı kazandıran, 80’li yıllardan sonra bilimkurgunun nasıl bir dönüşüm geçirdiğini göremeden bu dünyadan göçen bir yazar.

//php print_r ($fields); ?>
Panait Istrati 1884 yılında Romanya’nın İbrail şehrinde dünyaya gelmiş. Henüz dokuz aylıkken yaşadığı bölgede meşhur bir tütün kaçakçısı olarak bilinen babasını kaybeden Istrati, çamaşırcılık yaparak hayatını idame ettiren annesiyle onun memleketi olan Baldovinesti’ye dönmüş. Çocukluğunun bir kısmını bu şehirde geçirmiş.

//php print_r ($fields); ?>
“Bu bir otobiyografi değil. Tanrı korusun! Otobiyografi gıdasını egodan alır ve ben, kendiminkinden önce göbek deliklerini anlatmak isteyeceğim insanların uzun bir listesini yapabilirim.” Tibet Şeftali Turtası, yazarı Tom Robbins tarafından bu şekilde tanımlandıktan sonra üstüne söylenecekler tamamen boş gelebilir.
