Dosya Arşivi

Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Balzac, 1831 yılında Evliliğin Fizyolojisi’nden on yıl sonra yazar Çalışanın Fizyolojisi’ni. Bu küçük kitap, yazımından yaklaşık 180 yıl sonra, ilk kez Münif Sair tarafından Türkçeye çevrildi.

//php print_r ($fields); ?>
“Şiir masumluğun yeniden ele geçirilmesidir” der Octavio Paz. Bunun için başlangıca yani söze gideriz. Üstü örtülmüş bir güzelliği yeniden görünür kılmak için sözün hakkı bizi beklemektedir. Mustafa Köneçoğlu’nun sekiz yıl sonra yeniden basılan ilk kitabı Söz Hakkı, bir şairin gerçeklikle ve dünyayla kurduğu bağın hem oluş hem de eriş sancılarına odaklanan bir şiirler toplamı.

//php print_r ($fields); ?>
Ölüm hayatın bakiyesidir. Hayatın sonunu değil hayatın bir başka veçhesini karşılar. Elde kalan ne varsa onunla gideriz ölüme. Bu açıdan ölen bir insan için kullanılan “hayatını kaybetti” lafı bomboş bir laftır. Hayat bir başka sayfada olanca tazeliğiyle devam etmektedir çünkü. Ölüme dair anlatılarda ölüm ve ölüm sonrası başlığı öne çıkar. Ya ölüm öncesi?

//php print_r ($fields); ?>
Kitap tutkunları için, dikkat dağıtıcı her şeyden ve herkesten azade bir şekilde, kitaplarıyla aralarına hiçbir şey girmeden geçirdikleri zaman kadar kutsal olan bir şey varsa, o da kütüphanelerdir herhalde.

//php print_r ($fields); ?>
Boş gevezeliklere katılmayıp köşesinde bekleyen suskunlara ne zaman baksam, şöyle bir duyguya kapılırım. Sanki içlerinde muazzam bir hikâye birikmektedir. Anlatmak için bir çılgınlık anını bekler gibidirler. O an bir türlü gelmez ve onlar da dillerini tuttukça, sessizlikleri de gitgide koyulaşır. Bir hikâye oluşturup kâğıda dökmek de çoğu zaman böyle bir dürtünün sonucu mudur, bilemiyorum.

//php print_r ($fields); ?>
Bazen düşünüyorum da acaba okuduğumuz kitapların, hemen kolayca ulaştığımız bilgilerin kıymetini biliyor muyuz? Ya da daha doğru bir ifadeyle bu bilgilere ulaşmak için geçmişte türlü sıkıntılarla karşılaşmış, bunun için canlarını feda etmiş insanlara layık bir hayat sürüyor muyuz?

//php print_r ($fields); ?>
Kargo ilk defa Mersin’den geliyor bana. Mersin’de kimsem yok üstelik. Hızlıca açıyorum paketi. Ellerimde Kuşlu Süveter. Ne güzel isim. Ben ona, o bana bakıyor. Artık az önceki halimizden eser yok. İlk kitap telaşlıdır. Hemen yerine ulaşmak ister. Anlarım. Hemen okunmak ister. Pek tabii. Aldım kabul ettim ve bu ilk telaşa katılıp vakit kaybetmeden okumaya başladım.

//php print_r ($fields); ?>
Türkiye’de spora, özellikle de futbola, toplumun geniş kesimlerince ne büyük bir düzeyde ilgi duyulduğunun tartışılması herhalde beyhude olur. Spor takipçisi, başta birinci futbol ligi olmak üzere gerek domestik (yerel) müsabakalara, gerekse Avrupa ya da dünya çapındaki büyük turnuvalara bir boş zaman aktivitesinden öte yaklaşıyor.

//php print_r ($fields); ?>
Şair, denemeci, romancı, çevirmen, edebiyat profesörü... Kanadalı yazar Anne Carson’ı Kırmızının Otobiyografisi adlı, antik Yunan destanlarını hatırlatan romanıyla da tanıyor olabilirsiniz, en başta saydığımız diğer kimlikleriyle de.

//php print_r ($fields); ?>
Ev yaşamında kardeşlik, vazgeçme imkânının olmadığı en uzun ilişki biçimdir. Ve evdeki iki çocuk arasında yaşanan çatışmalar birçok ebeveynin ortak sorunlarından birisidir. Bitmeyen çekişmeler, kavgalar, zıtlıklar kardeşliğin ilişki biçiminde ister istemez olur. Ancak bütün bu olumsuzluklara rağmen iki kardeş arasındaki bağ her daim görünenden çok güçlüdür ve paha biçilmezdir.
