Dosya Arşivi

Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Vazgeçebileceğimizi değil de tercih edebileceğimizi düşünmek ne kadar aldatıcı? Her şeyden umudunu yitirmiş birini görüyorsanız belki hırslarına belki beklentilerine küsmüştür ama en çok da bir tercih yapabileceğine inanmıştır. İnsan en çok tercih edemeyince anlamını yitiriyor olmalı vazgeçince değil. O yüzden vazgeçebileceğimiz şeylerin ne kadar fazla olduğunu görünce dehşete kapılıyoruz.

//php print_r ($fields); ?>

//php print_r ($fields); ?>
Yıllar önce bir söyleşi vesilesiyle “bilimkurgu ve fantazya arasındaki farkı” sorma imkânı bulduğum Ejderha Mızrağı serisinin yazarı Margaret Weis pek ikna olmadığım bir şekilde, “Kilitli bir kapıyı sihir maharetiyle açıyorsanız fantazya, patlatarak açıyorsanız bilimkurgudasınız” gibi bir cevap vermişti.

//php print_r ($fields); ?>
Yakın zamanda kaybettiğimiz Ursula K. Le Guin arkasında öylesine bir külliyat bıraktı ki, onun metinleri arasında gezindikçe sürekli daha derinlere inmeye başlıyoruz. Le Guin’in Hep Yuvaya Dönmek adlı kitabını okuyanlar bilir, Kesh adlı hayalî bir topluluğun detaylı bir tarihçesidir bu.

//php print_r ($fields); ?>
Mırıldandığım Öyküler’in ilk baskısı 1985’te Tomris Uyar çevirisiyle Can Yayınları’ndan çıkmıştı. Tomris Uyar bu baskıda çevirdiği Cortázar’la ilgili şu değerlendirmeyi yapar: “Cortázar, öbür Latin Amerikalı yazarlara benzemiyordu. Arjantin’in ‘turistik’ özellikleri hiç ilgilendirmiyordu onu. Çağdaş bir Edgar Poe sayılabilirdi, biraz da Borges’in emmioğlu gibi biri.

//php print_r ($fields); ?>
İnsanı soğuktan ve yağmurdan koruyan kemerleri, tuğla binaların kızıllığı ve İtalya’nın belki de en güzel yemekleri.... Bologna, çok da küçük bir şehir olmasa da, şehir merkezi hızlıca gezilebilecek bir şehir. Ama Bologna’dan gerçekten zevk almak için birkaç güne ihtiyacınız olacak.

//php print_r ($fields); ?>
"Teksas-Tommiks dönemi”nin ancak son demlerine yetişebildim… O zamanlardan, dayımın iki çizgi roman kulesi arasındaki hali gözümün önünde halen; sırt kısmı aynı zamanda kütüphane olarak da kullanılabilen o eski tip divana boylu boyunca uzanmış, bir tarafta “uç uca eklenerek” okunacak, diğer tarafta ise okuduğu ciltlerden oluşan iki kule… Sanırım daha çok Zagor görürdüm elinde; ablamın

//php print_r ($fields); ?>
Genellikle körkütük yaşıyoruz. Karşılaştığımız insanlara manevi anlamlar yüklediğimizde belki ayılıyoruz...
Akdeniz zannımca felsefenin denizi. Orada uhrevi bir ‘kendine gelme’, bir ‘uyanma’ hadisesi vuku bulmakta. “Rastlantı zorunluluktur” demişti bazı Batılı filozoflar. Biz tevafuk diyoruz, tesadüf yoktur, her anın bir mânâsı vardır anlamında.
***

//php print_r ($fields); ?>
20. yüzyıl hiç şüphesiz tarihteki en trajik yüzyıl olarak yerini aldı. Bu yüzyılda iki büyük dünya savaşının yanı sıra sıcak ve soğuk birçok çatışma yaşandı. Dünyada o zamana kadarki belki de en fazla sayıda masum insan katledildi, madden ve manen sakat bırakıldı, yurtlarından edilip sürgüne uğratıldı.

//php print_r ($fields); ?>
Akdeniz’in ışıldayan, birleştirici, mahsuldar ve yaratıcı yüzünü önce Bronz Çağı Uygarlıkları fark etti. Bugün, Bronz Çağı’ndan, 7 devletten mal -ve bilgi- taşıyan batıklar buluyoruz.
