Dosya Arşivi

Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
“Yatağımda uzanırken dağ tırmanışıyla ilgili bir kitap okumak hoşuma gidiyor” diye yazıyor Jeanette Winterson. Nan Shephard’ın The Living Mountain (Yaşayan Dağ) adlı biyografik-coğrafi keşif kitabından söz ediyor.

//php print_r ($fields); ?>
İlk karşılaşmamızda ne benim henüz yayımlanan bir metnim vardı ne de Aykut Ertuğrul’un ilk öykü kitabı raflara düşmüştü. Yayın yönetmenliğini üstlendiği “Ğ” dergisine değerlendirilmesi için gönderdiğim bir öyküyle başlayan edebiyat sohbetimizde yılları devirdik. Sanırım en kıdemli okurlarından biriyim. Bir eleştiri yazısına da bu kadar duygusallık yeter.

//php print_r ($fields); ?>
Benliğin keşfine çıkmak heyecan verici değil midir her zaman? Çünkü “ben”in anatomisidir karşımıza çıkacak olan. Bu keşifle “ben”in mizacı, davranışları, yönelimleri, bilinçdışı olmak üzere çoğu şeyine vakıf olabiliriz. Keşfin bu incelik bilgisine kimi yazarlar öyle numuneler sunar ki, onların bu tahlil yeteneklerine hayran olmakla kalmaz, peşlerine düşeriz daha fazlası için.

//php print_r ($fields); ?>
Çadırın önündeki dev çam ağaçları kömüre dönmüş. Söndü sönecek bir alev, kütüklerden birinin ucuna sarılmış duruyor hâlâ. Geceden küçük bir hatıra. Küçük yalım, küçücük bir ışığı gecenin karanlık tünelinden geçirip ertesi günün sabahına eriştirmiş. Biteviye salınıyor. Kepenek, eski cecim ve kalın yün yorganlarının altında gözlerimi aralıyorum.

//php print_r ($fields); ?>
Bu köşede sadece çocuk kitaplarını kritik ediyorduk ama geçtigimiz ay içinde bütün çocuk kitaplarını ilgilendiren önemli bir karar alındı. Haliyle bir kitap yerine belki de binlerce kitabı ilgilendiren bu konuya çocuk yararı açısından bakmak elzem hale geldi.

//php print_r ($fields); ?>
Define avlarını kim sevmez? Özellikle de çocukken; bir mekandan ötekine ipuçlarını çözmeye çalışmak, sonunda bir torba dolusu şeker ya da çikolatadan oluşan “defineye” ulaşmak... Açıkçası, çocukluğumdan hatıra bu maceraları özlemiyor değilim.

//php print_r ($fields); ?>
Sıradan mutluluklar üzerine erken yaşlarda kurulmuş bir yuva, iki çocuk, kendini evine ve çocuklarına adamış bir kadın, geçen yıllar ve bir tarafın bu küçük, tekdüze dünyayı geride bırakma isteği. Erkeğin bu dörtlü arasındaki rolleri “anlamsız bir makinenin her zaman aynı hareketleri yinelemeye mahkûm çarkları” olarak tasvir etmesi ve başka bir kadın için evi terk etmesi...

//php print_r ($fields); ?>
Sınıflar arası gerilimlerin Doğu toplumlarını, Batı toplumları kadar derinden etkileyip dönüştürememesinin nedenlerinin başında Doğu’nun kent-kır gerilimini bir türlü aşamaması geliyor.

//php print_r ($fields); ?>
Ülkemizde ideolojik, tek yanlı, ticari bir çeviri ortamının varlığını söylemek mümkün. Örneğin bu çeviri anlayışı nedeniyle Balkan, Türki Cumhuriyetler, Afrika, Arap, Uzak Doğu edebiyatından Türkçeye çok az kitap çevrildiğini görüyoruz. Kültürel, tarihsel yakınlığımız olan ulusların, toplulukların edebiyatını bilmiyoruz.

//php print_r ($fields); ?>
Yaklaşık 500 yıl önce; 20 Eylül 1519’da İspanya’dan 5 gemi ve 265 kişi ile yola çıkılıp, 3 yıl sonra 6 Eylül 1522’de 1 gemi ve 18 kişiyle geri dönülerek dünya tarihi yeniden yazılmıştı. Çünkü “başlangıçta baharat vardı!”
