Dosya Arşivi

Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
SALT Araştırma, görsel pratikler, yapılı çevre, sosyal yaşam ve ekonomik tarih konuları ağırlıklı ihtisas kütüphanesi ile fiziki/dijital belge ve kaynaklardan oluşan bir arşiv sunuyor kullanıcıların erişimine. 19. yüzyıl sonlarından günümüze, başta İstanbul olmak üzere, Türkiye, Güneydoğu Akdeniz havzası ve Güneydoğu Avrupa’da odaklanıyor.

//php print_r ($fields); ?>
Carson McCullers (1917-1967), Küskün Kahvenin Türküsü’nde (1951) Güney Amerika ruhunun âdeta kılcal damarlarında dolaşır. Ritmi, akışkanlığı ve o rengin tüm tonlarını etkileyici bir dille ifade eder. Daha çok diyaloglara, insan davranışlarına ve içe işleyen duygusal atmosfere yasladığı öyküleri, gösteren, örnekleyen bir kurgu ile var olur.

//php print_r ($fields); ?>
Nietzsche, Ecco Homo’da bambaşka bir bağlamda ele alsa da çok sahici, herkesi, hepimizi derinden ilgilendiren bir soru soruyordu: Kişi nasıl kendi olur? İnanç sistemleri, ideolojiler, modalar, spritüal akımlar bu soruya alternatif yanıtlar vermeye çalışıyor.

//php print_r ($fields); ?>
James Baldwin yalnızca başarılı bir romancı değil, aynı zamanda bir deneme yazarı ve gözüpek bir insan hakları savunucusuydu. Lithub, Baldwin’in doğumunun 94. yılında, 2 Ağustos günü, çeşitli yazı ve söyleşilerinden oluşturulmuş getirilmiş bir alıntı derlemesi paylaştı.

//php print_r ($fields); ?>
Robert Walser’in Jakob Von Gunten isimli eseri yazarın yaşam öyküsüyle daha derin bir anlam kazanan türden bir anlatı olarak karşımızda duruyor. Tarihsiz yazılmış günlük biçimindeki kitap, on yedi yaşındaki Jakob’un Benjamenta Erkek Enstitüsü’nde yaşadıklarını ve bunun iç dünyasındaki yansımalarını bize sunuyor. Küçük bir şehirden gelen Jakob, Kanton meclisi üyesi bir babanın oğludur.

//php print_r ($fields); ?>

//php print_r ($fields); ?>
Kurmaca üreten bir yazarın yeni çıkan kitabından ne bekleriz? Birden fazla cevabı var bu sorunun: Yeteneklerini sivriltmesi, bizi yeni buluşlara götürmesi ya da çok sevdiğimiz ve alıştığımız üslubuyla yeni bir hikâyeye sürüklemesi. Her okurun, her yazar için farklı cevapları vardır mutlaka. Gölgesiz Matiz hakkında bir yazıya başlarken ben de kendi yanıtlarımı arıyorum.

//php print_r ($fields); ?>
"Acıyı gördüm. Gözlerinin ortasında bir çiçek gibi büyüyen irisin önce ağır ağır büzülmesini, ardından çığlık gibi ansızın patlamasını gördüm. Titreyen dudaklar, bal mumuna dönüşen yüzleri, çöken yanakları, irileşen elmacık kemiklerini, birer mağara gibi derinleşen göz çukurlarını, kurumuş ağızların içinde pelteleşen dilleri gördüm."

//php print_r ($fields); ?>
M. Night Shyamalan'ın yazıp yönettiği Altıncı His filminin ilk gösterimleri sırasında, filmi izleyenlerin henüz izlemeyenlere yapabileceği en büyük gaddarlık, “Bruce Willis ölüymüş,” cümlesini yüksek sesle dile getirmeleriydi.

//php print_r ($fields); ?>
Harfler mi notalar mı? Kitap okumanın sessizliği mi yoksa bir orkestranın çok sesliliği mi? Peki hem iyi bir dinleyici hem de iyi bir okuyucu iseniz ve böyle bir seçim yapmak istemiyorsanız? O halde Şilili yazar Isabel Mellado son romanı Titreşim’i sizin için yazmış diyebiliriz çünkü Titreşim, size her ikisini de vaat ediyor.
