Eleştiri Arşivi

Eleştiri
İzmir yakınlarındaki bir Bektaşi dergâhında işlenen cinayetten yola çıkarak yüzlerce yıllık din ve mezhep kavgaları ile Osmanlının son demlerindeki etnik ayrılıkların siyasi ve toplumsal sonuçlarını işleyen Lamekan, gerçekten zengin bir tarihi geri plana sahip.

Kimileri yaz aylarını kitapla bir vicdan sorunu haline getirir ve bütün bir yılın günahını üstünden atarmışçasına okumaya başlar; çünkü zaten alışılagelmiş bir şeydir ‘boş vakitlerinde kitap okumak’. Kimse boş vakitlerinde çalışmaz, sevişmez, öğrenmez; boş vakitler, sanata ayrılmasıyla stratejik önem taşır nedense.

Kahramanlarının gölgesinde kalmış yazarlar vardır, sözgelimi, Tom Sawyer biraz öyledir bana göre. Kimi zaman, sevdiğim yazarlar sorulduğunda şaşırır, “Tom Sawyer,” deyiveririm. Onun kadar olmasa da, John Silver da benim için öyledir.

Geçtiğimiz aylarda Harvard Üniversitesi Yayınevi’nden Orhan Pamuk’un The Naïve and The Sentimental Novelist başlıklı bir kitabı yayımlandı. Kitap, Orhan Pamuk’un 2009 yılında Harvard Üniversitesi’nde verdiği Norton Konferansları’nın metni. Bu konferanslar 1925'den beri her yıl önemli bir yazar tarafından verilir.

Bir kitabı elinize aldığınızda ona nasıl davranacağınızı bilemiyorsanız o kitapta bir ilginçlik var demektir ve kitaplar söz konusu olduğunda ilginçlikler genelde iyidir.

'Dostlarım bana her zaman Vlad der.' Carlos Fuentes ile Kaygı Veren Dostluklar.

Romanlardaki şehirlerden oluşan yeni bir dünya atlasında, New York yeni bir Dublin olabilir mi? Yani James Joyce’un Ulysses’indeki gibi, bütün dilin ve kültürün içinde yeniden doğduğu bir romanın malzemesine dönüşebilir mi? Michael Cunningham’ın yeni romanı Gece İnerken’de uğraştığı meselelerden biri bu.

Efendim üzerinize afiyet ben biraz hastayım; kitap hastası. Kağıt hastalığı, bir tür sapıklık, bibliyomanlık... Artık nasıl adlandırırsanız. Kitabın bir asaleti, duruşu, yakışıklılığı olur. Hele eski kitapların, o eski el emeği göz nuru ciltlerin... Salt kapakları, bana hitâp eden estetik görünüşleri nedeni ile aldığım çok kitap vardır.

Dedikodu ruhun gıdası. Akıllarda yer etmiş bir eserin oluşumunu açık eden bir metinle karşılaşmak da ucundan köşesinden edebi dedikoduya girdiğinden bünyeye yararlı.
