Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Aylardır apartmanımızın girişindeki panoda bir duyuru asılı. Yöneticimiz, tanımadığımız kişilere dış kapıyı açmamamız gerektiğini, gündüz vakti üç daireye birden hırsız girdiğini hatırlatıyor bize. Haksız da değil. Bir önceki apartmanımda benim dairemi de “ziyaret eden” hırsızların etrafta cirit attığını gayet iyi biliyorum. Sırf ben değil, İstanbul'da yaşayan çoğu insan biliyor.

//php print_r ($fields); ?>
Taş Kavşak, babasının kim olduğunu bilmeyen, annesinin gizemli ölümünde kimlerin rol oynadığını bulmak isteyen, çocukken kendisini içinde bulduğu AMO (Büyücüler ve Kanun Kaçakları Birliği) adlı tuhaf bir derneğin çevresinde yetiştirilen, en sonunda kendisine verilen imkansız görevi yerine getirmek amacıyla gerçek dünyadan çıkıp fantastik bir boyuta nasıl adım atacağını öğrenen Daniel’ı

//php print_r ($fields); ?>
Akıl hastanesi, hapishane, “kamp”, bakımevi, huzurevi, düşkünlerevi, belki bazen insanın kendi evi… İnsanın toplu olarak koğuşlara, yatakhanelere ya da tek başına, tamamen tecrit edilerek hücreye kapatılmasının türlü nedenleri ve kapatıldığı bu yerlerin farklı isim ve işlevleri olabiliyor.

//php print_r ($fields); ?>
Connell fakir bir genç. Üstelik annesi hoşlandığı kadının, Marianne’in evinde çalışıyor. Connell’ın Marianne’le ilişkisi, Connell’ın kendi kendine koyduğu yasaklarla sınırlandırılmış durumda; çünkü Connell,–Y kuşağının asla izlemediği– olasılıkla ailesinin evinde rastladığı, soap-opera’lardan gördüğü kahramanlardan öğrendiklerini tekrarlıyor.

//php print_r ($fields); ?>
Bir şiirin içinde tarihler geçiyorsa, şiirle tarih arasında kurulması elzem bağları hatırlarım ilk elde. Tarihsiz şiir de, şiirsiz tarih de muhaldir. Bilincimizin dehlizlerinde iki fiyakalı dedektif gibi dolaşır her ikisi de. Birini diğerinden ayırmak ne derece mümkün? Türkçenin tarihi şiirimizin de tarihi değil midir bir bakıma? Bu bağı nerede aramalı?

//php print_r ($fields); ?>
Biyografi yazarı Richard Ellmann, Dört Dublinli'de Joyce, Beckett, Yeats ve Wilde'ı, birbiriyle yakınlaşmaları ve kimi edebi benzerlikleriyle ele alırken ufak bir hatırlatma yapıyor: “Bu dört Dublinli, aralarındaki bağlantıların bilinmesi konusunda çok istekli değildi.” Her birinin, hem kendi döneminin hem de tüm zamanların kalbur üstü yazarı olduğu düşünülürse bu isteksizliği anlamak

//php print_r ($fields); ?>
Tokyo denince zihnimizde ışıltılı ve kalabalık bir kent canlanıyor canlanmasına ama son dönemde Japonya’dan gelen haberlere bakılırsa, aynı zamanda ülkenin yalnızlar başkenti Tokyo. Evlerine çekilen güruhla birlikte Tokyo’nun karanlıkta kalan yüzü de ortaya çıkıyor.

//php print_r ($fields); ?>
Yetişkinlere Shakespeare kitabında Shakespeare’in mutlu son düğünlerine, aşk karmaşalarına, çocuk ölümlü kış masallarına; kambur kötülükler şahından Macbeth’in bedellerine, muhtelif komedilerine, tarihi oyunlarına, trajedilerine farklı bir pencereden bakmak için Foley ve Coates adeta bir atlas hazırlamışlar.

//php print_r ($fields); ?>
Herman Melville denince akla ilk gelen Moby Dick olmasına rağmen, dile gelen ilk söz: “Yapmamayı tercih ederim”dir. Edebiyat tarihinin bu en ünlü yanıtı, onu söyleyen Kâtip Bartleby’yi de aşıp adeta Herman Melville’in şahsında vücut bulmuştur.

//php print_r ($fields); ?>
“Gereken tek şey,” dedi Flurya, “tek bir neslin yok edilmesi. Herhangi bir şeyin tek neslinin. Böceklerin, ağaçların, mikropların, bilim adamlarının, Fransızca konuşanların, herhangi bir şeyin. Önceki ve sonraki nesil arasındaki bağlantıyı koparırsan oyunu sonsuza kadar bitirirsin.”
Antilop ve Flurya
