Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Yaşamak için mi çalışıyoruz, çalışmak için mi yaşıyoruz? Daha aklımızla benliğimizi tam manasıyla tanımlayamazken, tercih ettiğimiz okullardan mezun olup bir iş yerinde 9-6 mesaisi için insan kaynaklarına "sevdirmeye" çalışırken buluyoruz kendimizi. Ay başında yatan maaş, ev kirası, faturalar derken bir bakmışız zaman geçiyor.

//php print_r ($fields); ?>
Hasta ve geri döndürülemez biçimde sakatlanmış çocuklarla dolu bir hastanenin koridorlarında dolaşırken, Scott Stambach’in beni oraya nasıl sürüklediğini merak etmekten kendimi alamadım. Belki özel ihtiyaçları olan çocuklara öğretmenlik yapması, belki de Çernobil gibi bizi de çok yakından etkileyen bir konu seçmesi bu etkiyi yaratıyordu.

//php print_r ($fields); ?>
Kahvenin anavatanı Habeşistan’dır. Efsaneye göre Khaldi adında Habeşli bir çobanın keçileri tatmıştır ilk olarak bu kara-kırmızı meyvelerden. Keçilerin kemirdiği çalı bir arabica ağacıdır aslında.

//php print_r ($fields); ?>
Bilgi, günümüzde her ne kadar dijital platformun malzemesi gibi görünse de, insanın yeryüzünde binlerce yıllık serüveninin kanıtı olan kağıdı ele alarak bilgiye ulaşmak bambaşka bir güzellik hiç kuşkusuz. Kitapların insan zihninde açtığı yolu ve kurduğu bağlantıları sözle betimlemek neredeyse olanaksız.

//php print_r ($fields); ?>
Bazen bir kitabı bitirdiğinizde hakkında ne söyleyeceğinizi bilemiyor, uzun süre etkisinde kalacağınız aşikar bir yolculuğun sonuna geldiğinizin gayet farkında olup, bir süre susmak istiyorsunuz.

//php print_r ($fields); ?>
2010’da, New York’un meşhur, büyük sahaf ve kelepir kitapçısı Strand’den metroda okumak için Don DeLillo’nun White Noise’ını satın alan bir okurun dikkatini, kitabın önceki sahibinin kitabın içine aldığı notlarda komik bir dille yazarla dalga geçmesi, kavga etmesi dikkatini çekmiş.

//php print_r ($fields); ?>
Reşad Ekrem Koçu dünden bugüne ve hatta yarına, hiç kuşkusuz, Türkçenin en önemli tarihçilerinden, araştırmacılarından, yazarlarından biri...

//php print_r ($fields); ?>
Tarihi ve insan ilişkilerini bir potada eriten, anlama ve hatırlamayı romanlarının merkezine koyarken doğduğu kent Ferrara’yı da anmadan geçmeyen, hatta neredeyse tüm kitaplarında memleketine yer veren, duygu sömürüsüne yönelmeden İkinci Dünya Savaşı’nın hayatında açtığı gedikleri kurmacayla bütünleyip okura seslenen, hayatta olmayanlar ve ötekileştirilenlerle yüzleşip kendi yaşamıyla bağ kuran

//php print_r ($fields); ?>
Göç, ayrılık, travma, acı, savaş, yas… Bastıkları yeri inleten kelimeler bunlar. Sinemada, edebiyatta, müzikte, kısacası sanatın her dalında da sıkça rastladığımız temalar. Böylesine sık rastlaşma, bu zor yaşantıları bir sağaltma yöntemi olarak da görülebilir.

//php print_r ($fields); ?>
“Resim sanatı mağara devrinden beri düşüşte.” Geçen yüzyılın en büyük ressamların biri olan Joan Miro’nun bu aforizması sevimli bir taşkınlık; bir esrime ve coşku anında söylenmiş yüksek bir cümle olarak anlaşılabilir. Joan Miro ve onun döneminin yaratıcı radikalizmini dışa vuran bu kabil cümleler küstahlıktan uzak bir deha gösterisidir.
