Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Bir metin/heykel/resim/sinema filmi/tiyatro oyunu üzerine düşünmek, bu düşünmeyi bir metne dönüştürmek nasıl bir süreci göz önüne almak demek? Bu süreci yazıya dökerken, dökme hali için kelimeler her zaman yeterli olur mu? Bunu bir başka şekilde anlatmak mümkün mü? Cem İleri'nin E Evi'ni okurken bu sorular kafamın bir köşesinde hep dönüp durdu.

//php print_r ($fields); ?>
Macera deyince ilk akla gelen yazarlardan biri Joseph Conrad, hiç kuşkusuz. Józef Teodor Konrad Korzeniowski adıyla Polonya’da doğan Conrad çocukluğundan beri denizci olmayı hayal ediyormuş. Annesiyle babası öldükten sonra amcasıyla birlikte Avrupa’ya gitmiş, 1874 yılında da Marsilya’dan kalkacak bir gemiye miço olarak yazılmış.

//php print_r ($fields); ?>
John Milton kendisine ölümünden sonra haklı bir şöhret kazandıracak Kayıp Cennet’i (Paradise Lost) yazmaya başladığında, artık tamamen kör olmuştu. Bu demek oluyordu ki, otoriteye başkaldırışın vücut bulmuş hali olarak addettiği Oliver Cromwell’in mezarından çıkarılıp yargılanışını, vücudunun paramparça edilip kafasının kazığa oturtuluşunu asla görmedi.

//php print_r ($fields); ?>
Müzik ruhun gıdasıdır. Tıpkı edebiyat gibi. Bu iki kadim sanat, yüzlerce yıllık birlikteliklerini günümüze kadar başarıyla sürdürmüşler, insanların ruhsal gelişimlerine katkıda bulunmuşlardır. Sanatçılar, hangi dalda üretim yaparlarsa yapsınlar, sonunda hep bu iki sanatın insan üzerinde yaptığı etkileri, üretimlerinde temel unsur olarak kullanmışlardır.

//php print_r ($fields); ?>
Şiddet, dijital evren, gerçeklik, din, adalet, cinsiyet, cinsellik… Distopya yazarlarının değinmeden geçmediği ve birbirinden dehşetengiz cevaplar sundukları konulardan bazıları bunlar. Ya yeni bir din dalgası her şeyi silip süpürürse? Ya o çok güçlü erkekler bir gün yok olursa? Ya paralel evrenler aslında paralel kalmak istemezlerse?

//php print_r ($fields); ?>
Mukadder Gemici'nin öyküdeki uzun yürüyüşü, Asla Pes Etme ve Kar Makamı'nın ardından Nuh'un Kızı'yla devam ediyor.

//php print_r ($fields); ?>
20. yüzyıl - kaotik bir dönem

//php print_r ($fields); ?>
Alman edebiyatının efsaneleşmiş yazarı Unica Zürn’ün parçalı metinlerden oluşan otobiyografik romanı Yasemin Adam, yakın bir zaman önce Türkçede de yayımlandı. Takıntının, deliliğin, mutsuzluğun, uyumsuzluğun, şizofreninin, sanrıların, hayallerin öne çıktığı roman kurtulmanın, mutluluğun, iyileşmenin ve ideal aşkın imkansızlığını kapkara bir dille anlatıyor.

//php print_r ($fields); ?>
Filozof, felsefesini kuran kişi mi yoksa yaşayan kişi midir? Bu kadim tartışmaya varlığıyla cevap veren bir filozoftan bahsedilebilir: Albert Camus. Çünkü teori kadar pratiği de fikirleri kadar yaşamayı da hayatında önceleyen bir düşünür olmuştur o.

//php print_r ($fields); ?>
Tarihçi Ahmet Refik, 1918'de yazdığı yolculuk günlüğüne Hatıralar ve Tahassüsler adını verir. Bizde, edebi bir form olarak günlük tutmanın, biraz daha şekil değiştirerek deneme yazmanın tarihi pek gerilere gitmez. Edebiyat tarihimizde de bu yolu tutanların sayıca az oluşunda üzülüp eseflenecek pek çok şey vardır.















