Dosya Arşivi

Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Bir kitabı kapağına göre yargılamamak gerek, biliyoruz. Fakat bu, kimi kapakların dünya çapında tanınır olmasına engel değil. Öyle ki, romanın adı ya da yazarı yazmasa dahi, bir kitapçıda gördüğümüz anda "Bu kitabın adı..." diyebiliriz. Bakalım bu "ikonik" roman kapakları hangileriymiş?

//php print_r ($fields); ?>
Kitaplara hayatında daha önemli bir yer veren, boş vaktinin çoğunu kitap okuyarak geçiren insanların sosyal becerilerinin düşük olduğu yaygın bir inanıştır. Fakat bilimsel araştırmalar bunun tam tersini söylüyor!

//php print_r ($fields); ?>
Fikirler sabun köpükleri gibi an be an zihnimizde salınıyor. Hepimiz zihnimizin karanlık köşelerinde onları geliştiriyor, birbirlerine bağlayıp duruyoruz. Peki, kafamızın içindeyken kulağa harika gelen bu hikayeler bizi hangi koşullar sağlandığında bir yazar yapar? Yazarlar aynı metin üzerinde bir ya da birkaç yıl çalışmayı nasıl başarır? Ne gibi zorluklara göğüs gerer?

//php print_r ($fields); ?>
Türkiye tiyatro sahneleri de, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi edebiyat uyarlamalarını izleyiciyle buluşturmaya devam ediyor. Bu sezon izleyici karşısına çıkan ve geçtiğimiz yıllardan devam eden edebiyat uyarlamalarının sayısı bir elin parmaklarının geçmese bile yerli, yabancı yazarlardan çağdaş ve klasik metinleri, gerek ödenekli gerekse özel tiyatro sahnelerinde görmek mümkün.

//php print_r ($fields); ?>
Ekonomik kriz, paranın erimesi ve Wall Street işgalleriyle geçen yılın ardından Sat Review dergisi, Jonathan Franzen, Margaret Atwood, Alasdair Gray gibi yazarlara banknot tasarlatmış. Yazarların eleştirel banknotlarından bazı örnekler:

//php print_r ($fields); ?>
Taksim’den Sıraselviler Caddesine girdiğinizde, solda Belçika Konsolosluğunun yanında bir otel vardır, adı 15 yılda o kadar çok değişti ki, son olarak ne oldu bilmiyorum. Ama orasının adı benim için her zaman Keban Oteli’dir. Eskiden TRT’ciler kalırdı çünkü, şair arkadaşım Adnan Azar, TRT’de çalıştığı için orada kalırdı, en çok ondan hatırlıyorum.

//php print_r ($fields); ?>
Bruno Schulz, Lehçe Edebiyatın en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilmesinin yanında özellikle son yıllarda postmodern metinlerin rağbet görmesiyle birlikte Avrupa’da adı yeniden anılmaya başlayan bir yazar. 1892 yılında Drohobycz’da doğan yazar, dönemin şartları göz önünde bulundurulduğunda Yahudi kimliğinin de getirdiği birtakım sorunlar nedeniyle zorlu bir çocukluk geçirmiş.

//php print_r ($fields); ?>
Elmore Leonard’ın 2010 yılında The New York Times’ta yayınlanan, “Yazmanın 10 kuralı” başlıklı yazısı, The Guardian’a günümüzün en ünlü yazarlarına ulaşmak ve onlara kendi kurallarını sormak için ilham verdi. Ulaşılan yazarlardan biri de, Kamboçya Elçiliği adlı kitabı, geçen günlerde Türkçe okuruyla buluşan Zadie Smith idi. İşte, yazarın 10 kuralı:

//php print_r ($fields); ?>
İkinci Dünya Savaşı’nın son yılları ve Almanların savaşı kaybetmesi neredeyse garanti olmasına rağmen 10 yıla yakın süredir Avrupa başta olmak üzere tüm dünyayı yakıp kavuran Faşist ideolojiden Türkiye’de nasibini alıyordu. Ana akım medyanın o dönemde de güçlü olan isimlerinden Hürriyet, İsmet İnönü’nün Hitler ile görüşmesini manşetten “Büyük bir iş başarıldı” edasıyla veriyordu.

//php print_r ($fields); ?>
Geçtiğimiz günlerde hatırlarsanız Orhan Pamuk’un Die Zeit gazetesine verdiği röportajda burjuvazi üzerine söylediği sözler hepimizi pek heyecanlandırmıştı ve her zamanki gibi polemiklerin tetikleyicisi olmuştu. Peki, ne demişti Orhan Pamuk o röportajında?
