Dosya Arşivi

Dosya
Her yıl eylül ayında İstanbul’da birbiri ardına sergiler açılır. Bunların merkezinde her daim İKSV tarafından düzenlenen bienal yer alır. 2012 yılından itibaren başlayan Tasarım Bienali de bu alandaki öncülüğünü sürdürmeye devam ediyor.

Flannery O’Connor, henüz yirmi yaşında deri veremine yakalanınca bir çiftliğe yerleşerek ölümü beklemeye başlar. Dinmeyen ağrılar, acılar ve uzun, yorucu tedavilerle geçen yıllardan sonra 39 yaşında hayatını kaybeden Flannery O’Connor geride nitelikli kitaplar bırakır. İyi İnsan Bulmak Zor (1955) onun en başarılı kitaplarından biridir.

Tuhaf, insan cidden ve hakikaten tuhaf bir varlık. Diyelim bir heves çok para verip bir ayakkabı aldı da ayakkabı ayağını vurdu. Ayakkabı bana olmadı diyemez de en sevdiğim en rahat ayakkabım budur diye diye yıllarca nasırıyla gezer. Bir davette mecburen sevmediği bir yemeğe iltifat eder de yıllarca en sevdiği yemek odur diye önüne koyarlar da koyarlar.

Bir şarkı bestelenmeden önce nerededir? Bestelendikten sonra nerededir peki? İşitenlerin belleğinde öyle mi? Peki dinlediniz onu. Tekrar sustu. Plağın içinde midir şimdi? Plağı önünüze alıp ona uzun uzun baktınız. Görebiliyor musunuz bir şey? Şu susmuş, şu çoktan otuz sekiz yıllık olmuş fotoğrafın içindeki sesleri duyuyor musunuz yani, demek istiyorum. Kulak verin.

Karlofça Antlaşması ile Balkan Savaşları arasındaki felaketler silsilesinin haddi hesabı yok. Bizim Rumeli dediğimiz diyarın Balkanlaşmasının hikâyesi ise ciltlere, kütüphanelere sığmayacak bir facialar silsilesi. Elbette bu facialar silsilesinin kolektif hafızaya sinmiş nice uzantısı var. Peki, edebiyatımız bu izlerden ne kadar yararlanabiliyor?

Kütüphaneler, çok eski zamanlardan matbaanın bulunuşuna ve günümüze toplumların zenginlik göstergelerinden biri olmuştur.

Ölüm hayatın bakiyesidir. Hayatın sonunu değil hayatın bir başka veçhesini karşılar. Elde kalan ne varsa onunla gideriz ölüme. Bu açıdan ölen bir insan için kullanılan “hayatını kaybetti” lafı bomboş bir laftır. Hayat bir başka sayfada olanca tazeliğiyle devam etmektedir çünkü. Ölüme dair anlatılarda ölüm ve ölüm sonrası başlığı öne çıkar. Ya ölüm öncesi?

Bilmem farkında mısınız? Sosyal medyaya bakıyorum, kitap eklerini okuyorum, kitap satış sitelerinin yeni çıkan listelerine göz atıyorum, kitabevlerinde çocuk kitapları raflarını inceliyorum. Hepsinde aynı sonuç: Çocuk şiirleri kitapları yok denecek kadar az… Çıkan çocuk şiirleri kitapları da gereken ilgiyi hak etmiyor.

Hiç seyahatname okumamış birine bunun keyfini anlatmak zor. Gediklisinin, zaten rastladığı kitaba bir göz atmadan geçip gitmesi ihtimal dışı. Zira, sanki özünde, okurunu kendine çeken bir zıt kutbu taşır seyahatnameler. Hele de, zihne kentleri adamakıllı kurma imkanı verebilenler.
