Eleştiri Arşivi

Eleştiri
Mükemmel, eşsiz bir elbise de giyseniz, eteğinizde bir şeyler eksik kalır. Söylediğiniz şarkı, çektiğiniz film, dünyaları da büyülese; camlarınız kırık, cümleleriniz eksik. Bir yanınız güneş, öbür yanınız yırtılmaya hazır kâğıt. Yüzünüz ışıklar da saçsa, bakışınızın bir yeri sonsuza dek gölge. Başarılarınız bir köşesinden yırtık, oyunlarınız durgun.

Hep Kitap’ın “Atölye” serisiyle tanıştınız umarım.

Televizyon dizileri, hayatımıza böylesine etkili bir şekilde girdiğinden beri, sıklıkla rastladığımız bir uyarıyı burada da yapmak gerekiyor: Dikkat, bu yazı spoiler içerir! Ama yine de bir çeşit “izin alınmış” bir spoiler bu; “ağır” bir spoiler diyemeyiz!

Latin Amerika edebiyatının en büyük isimlerinden Juan Carlos Onetti ile çok geç -2015 yılında- tanışmıştık; Tersane romanıyla... Romanı okuyanlar, gecikmenin bizim açımızdan ne denli önemli bir kayıp olduğunu fark etmişlerdir.

Dünyanın Kıyısında Dans, Ursula K. Le Guin’in, düzyazılarını ve kitap eleştirilerini derleyen bir çalışma; 1989’da yayımlanmış. Kitabın büyük kısmı 1976’dan 1989’a dek yazılmış denemeler, konuşma metinleri ve gezi yazılarından, son bölümü ise yine aynı dönemden kitap eleştirilerinden oluşuyor.

Kâmil Erdem, iki yıl önce yayımlanan ilk öykü kitabı Şu Yağmur Bir Yağsa ile dikkatleri üzerine çekmişti. Bunun ilk nedeni, yetmişli yaşlarında öyküye geri dönen birinin kaleminden çıkmış olmasıydı. Ancak öyküleri okuduğumuzda, Türk edebiyatını bunca yıl kendinden mahrum ettiği için hayıflanmıştık.

Hayır, tabii ki korkmuyoruz. Özellikle elektriğin, televizyonun icadının ardından Vikinglere gönülden bağlı olduğumuz anlar bile var. Çocukken akıllı bıdık Viki’yi, büyüdüğümüzde ejderhasını eğiten Hıçkıdık’ı ya da koltukta usulca genişleyerek Odin soyundan gelen Ragnar ile Lagertha’yı seyrederken... Ortaçağın bu amansız topluluğunun birçok karakteristiği bize bakıyor.

Herman Melville denince akla ilk gelen Moby Dick olmasına rağmen, dile gelen ilk söz: “Yapmamayı tercih ederim”dir. Edebiyat tarihinin bu en ünlü yanıtı, onu söyleyen Kâtip Bartleby’yi de aşıp adeta Herman Melville’in şahsında vücut bulmuştur.

Şiddet, dijital evren, gerçeklik, din, adalet, cinsiyet, cinsellik… Distopya yazarlarının değinmeden geçmediği ve birbirinden dehşetengiz cevaplar sundukları konulardan bazıları bunlar. Ya yeni bir din dalgası her şeyi silip süpürürse? Ya o çok güçlü erkekler bir gün yok olursa? Ya paralel evrenler aslında paralel kalmak istemezlerse?

İskandinav edebiyatı (ve sineması) deyince birçoğumuzun içinde tatlı bir his belirdiğini biliyorum. O bizimkine hiç benzemeyen, buradan bakınca neredeyse efsunlu görünen nevi şahsına münhasır coğrafyadan yazılmış metinler, bizim buralarda hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip. Ben de konu hikaye anlatıcılığı olunca “Kuzey sever” ekipten biriyim.
