Arşivi

//php print_r ($fields); ?>
Güven Adıgüzel, 6 yıllık bir aradan sonra şiirlerini bir araya getirdiği Kararsızlar Dağıtıldıktan Sonra ile okurlarıyla buluşuyor.

//php print_r ($fields); ?>
Hikâyenin Sonu Amerikan edebiyatının sessiz devlerinden, 2013 yılında Man Booker Ödülü’ne layık görülen öykücü, denemeci ve Proust çevirmeni Lydia Davis’in ilk romanı. Adının çoğu zaman yittiği, yalnızca “O” olarak anılan bir adamın zaman parçalarına, her satıra, her uykusuzluğa ve uyanıklığa sızdığı bir anlatı Hikâyenin Sonu.

//php print_r ($fields); ?>
Fars dilinin ve düşüncesinin en büyük dehalarından biri olan Sâdi Şirâzî hem yaşadığı on üçüncü yüzyılda hem de sonraki yüzyıllar boyunca sevginin ve bilgeliğin timsali olarak görülmüştür. İslam medeniyetinin edebiyat alanındaki birikiminden söz edilirken akla ilk gelen isimlerden biri olan Sâdi, insanlığa Bostan ve Gülistan gibi iki büyük abide eser bırakmıştır.

//php print_r ($fields); ?>
Mehmet Güreli, Şehirli Karınca adlı bu öykü kitabında, bir karıncanın azmi ve dikkatiyle yaklaşıyor yazıya. Sinemanın, edebiyatın, müziğin ve resmin unutulmaz eserlerinin izinde, kurgunun yeniden kurgulandığı özgün anlatılar bunlar.

//php print_r ($fields); ?>
Kemal Tahir, Notlar 10’da Osmanlı ile Batı arasındaki farklılıkları, Doğu toplumlarının devlet anlayışını, Anadolu coğrafyasının neden sadece kendisine has yöntemlerle düzlüğe çıkabileceğinin ayrıntılarını anlatıyor. Yerli ve yabancı kaynaklardan aldığı bilgileri karşılaştırıp tarihî diyalektiğin işleyişini okura gösteriyor.

//php print_r ($fields); ?>
Elden Düşme Dünya’nın serbest mimar olarak çalışan isimsiz anlatıcısı, bir meslektaşının ölümü üzerine onun şirketinden gelen iş teklifini kabul eder. Böylece o güne dek kendisini uzak tutmaya çalıştığı modern dünyanın iş ve ilişkiler ağına, biraz da kendi rızasıyla düşmüş olur.

//php print_r ($fields); ?>
Dag Solstad Türkçedeki yolculuğuna Mahcubiyet ve Haysiyet’le unutulmaz bir başlangıç yapmış, okurlardan büyük ilgi görmüştü. Şimdiyse lise öğretmeni Pedersen’in şahsında bütün bir kuşağın hayallerini, dünyayı değiştirme arzusunu, mağlubiyetten sonraki şaşkınlığını ve iç hesaplaşmalarını bazen hüzün bazen mizahla, ama hep tutkuyla anlatıyor.

//php print_r ($fields); ?>
SARS’ı hatırlıyor musunuz? Ya kuş gribini? Ebolayı, kolerayı? Her seferinde panikledik ama salgın dinince bulaşıcı hastalıkları görmezden gelme haline geri döndük. Şimdiyse her şey için çok geç. Hastalık aramızda. Dehşete mi kapılacağız, yoksa bu konuda bir şeyler yapmayı mı deneyeceğiz?

//php print_r ($fields); ?>
Marguerite Yourcenar, 1951’de yayınlanan Hadrianus’un Anıları’nın girişinde “Zamanımızda, roman tüm öteki biçimleri yiyip yutuyor; anlatım aracı olarak insan sadece roman biçimini kullanmaya zorlanıyor.” demişti. Romanın zaferini ilan eden epey bir metne sahibiz. Ancak bir not düşmek zorundayız ki 20. yüzyılın ilk yarısında Netflix abonesi olmamıştı Yourcenar.

//php print_r ($fields); ?>
“Benim için yaşadığım yerin sesi bu. Bunu açıklamak zor. Hep orada, kalp atışların gibi. Her zaman, tüm hayatımız boyunca müzik vardır. Müziğimiz harikuladedir. Deniz bizimle konuşur. Konuşan, yaşadığımız yerdir. Anlıyor musun?”
