Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Geçtiğimiz sonbaharda Levent Cantek’le Sakarya’da denk gelmişiz, çorba içiyoruz, masada birkaç Ankaralı dost daha. Ankara’yı neden sevdiğimi anlatıyorum onlara. İstanbul’da doğmuş, büyümüş biri olarak yolum bir gün Ankara’ya düşmüş ve bir şey olmuş şehirle aramda, anlatması zor, çok sevmişim bozkırı, onun Turgut Uyar sarısını, bırakıp eve dönememişim.

//php print_r ($fields); ?>
Şey nedir? Evet şey. Bir sözcük. Ben yazdım, siz okudunuz ve aklınızda bir imge belirdi. Eşya canlı üçüncü tür varlık ıslak beşinci boyut iğrenç tanıdık mavi korkunç kocaman boşluk zerre gaz toz bulut ağır. Hiçbir kısıtlaması yok şey olmanın. Tarif etmeniz de gerekmiyor.

//php print_r ($fields); ?>
Hayır, öyle bitmiyor. Yüzlerce sayfa süren kalp çarpıntısı, gelgit, kaçıp kovalamaca, Mr. Darcy'nin Elizabeth'e evlenme teklifi etmesiyle son buldu ve perde kapandı, son yazısı belirdi, kitabın arka kapağına ulaştık diye hikaye bitti sanıyoruz. Çok yanılıyoruz. Aslında devamı var, görmediğimiz odalarda, okumadığımız sayfalarda bir şeyler olmaya devam ediyor.

//php print_r ($fields); ?>
661. Aya hiç gitmediğim varsayımımda nasıl yanılabilirim?

//php print_r ($fields); ?>
Ağaçlar’ın dilinden anlıyor muyuz? Yazıldığı dil Almancayı kastetmiyorum elbette, bu yazıda üzerinde duracağım dil evrensel, doğanın dili. Peki ağaçların sesine kulak vermemize vesile olan şey ne? Bir kitap. Hermann Hesse’nin bütün eserlerinin bulunduğu 20 ciltlik baskıdan Volker Michels tarafından derlenmiş Ağaçlar dilimize çevrilerek Kolektif Kitap etiketiyle okura sunuldu.

//php print_r ($fields); ?>
İngiliz asıllı ABD’li yazar Christopher Isherwood’un yarı otobiyografik romanı Hoşça Kal Berlin 1930’lu yılların Berlin’ini, Almanya’nın Nazi iktidarı öncesi durumunu, kısacası dekadans dönemini altı hikaye etrafında anlatan ilginç ve önemli bir roman. Kuşkusuz Isherwood’un yazarlığını da ‘ilginç’ ve ‘önemli’ sözcükleriyle nitelemek mümkün.

//php print_r ($fields); ?>
"Zaman geçiyor ama herkesin fark edeceği kadar bariz, saldırganca değil. Hatta şöyle: Zaman geçiyor ama benim için değil." (Mavi Geceler, Joan Didion)

//php print_r ($fields); ?>
İş zorunluluk değildir, insan kendini yaptığı işlerle gerçekleştirir diye diretiyor elektrik işçisi Hans'ın sabahtan akşama zarf yazarak geçinmek zorunda olan annesi. Ama asıl kendini gerçekleştirme, bir insan diğerinin kölesi olmadığında mümkündür. Ancak savaş sonrası Avusturya bambaşka bir yer. Sosyalist anlayışlar rağbet görmüyor, 12 Şubat 1934 unutuldu bile.

//php print_r ($fields); ?>
Ömer Ayhan’ın ikinci romanı Şehrazat, The East (İranlı anneden doğma ABD’li yönetmen Batmanglij’nin 2013 yapımı) filmine atıfla “Her şey ya öldü ya da ölüyor” epigrafıyla başlıyor. Bir bölümde Sinema Delisi Kız karakteri, “Prenses Şehrazat Avrupalı olsa geldiği yer pekâlâ Venedik olabilirdi,” diyor.

//php print_r ($fields); ?>
Geride bıraktığımız yıl boyunca tecrübe ettiklerimiz neredeyse bir distopyayı andırsa da post apokaliptik / distopik hikâyelere duyduğumuz ilgi hâlâ canlılığını koruyor. Bu tür aşırı koşulların, insan doğasının gizli kalmış bazı yanlarını ortaya çıkarmasıyla güçlü hikâyeler doğurmaya yatkın olduğuna kuşku yok.
