Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Arşivi

En çok okunanlar  


Biraz Kan, Biraz Kahkaha: Komplocular

Dinleri, dilleri, kültürleri, müzikleri, mutfakları ve bize uzak olan diğer pek çok şeyleriyle Uzak Doğu, dünyanın geri kalanının merakını celbediyor. Bunlar arasından en zahmetsiz şekilde ulaşılabilir ve deneyimlenebilir olanlar, kitap, manga, anime, film, müzik gibi kültür - sanat öğeleri hiç şüphesiz.


Bir Veda Mehtubu: 24 Frames

“Resim sanatı mağara devrinden beri düşüşte.” Geçen yüzyılın en büyük ressamların biri olan Joan Miro’nun bu aforizması sevimli bir taşkınlık; bir esrime ve coşku anında söylenmiş yüksek bir cümle olarak anlaşılabilir. Joan Miro ve onun döneminin yaratıcı radikalizmini dışa vuran bu kabil cümleler küstahlıktan uzak bir deha gösterisidir.


Sisu, Korona Ve Edebiyat Turtası Derneği

Guernsey adası Fransa ve İngiltere arasında yer alıyor ve İkinci Dünya Savaşı’nda Alman işgaline uğramış. Adanın sakinleri Nazilerle geçirdikleri günlerde hayata tutunmak için bir kitap kulübü tesis ederler. Ne var ki insanların bir araya gelmesi işgal yasalarına göre yasaktır ve bunu aşmak için tuhaf yöntemler izlerler.


Kendini Aklayan Tutku Ve De Balzac

-Elfen Lied animesinin giriş şarkısı Lilium eşlik edebilir bu yazıya.-

 

“Napoléon’un kılıcıyla yaptığını ben kalemimle yapmak istiyorum”

 


Attila İlhan: Dünya Masalında Bir Çığlık

Masalların içinden kaçmıştı dünyaya

 


Sineklerin Tanrısı Yalanmış!

Öyle romanlar vardır ki, etraflarına bir koza örercesine kendi “gerçeklik” efsanelerini yaratırlar. Sonrasında ne yaparsanız yapın bir daha o efsaneyi yıkamazsınız. İlk olarak 1954’te basılan ve bence William Golding’in aldığı Nobel’in esas sebebi olan Sineklerin Tanrısı da bu “gerçekten daha gerçek” olduğu kanısıyla sevilen ve hak ettiğinden daha çok okunan romanlardan biri.

 


Eve Dönmenin, Evi Bulmanın Yolu: İkinci Hayat

Amerikan psikolojisi ve varoluşçu psikoterapinin önde gelen isimlerinden Rollo May, Yaratma Cesareti adlı o pek ünlü kitabında, modern-kapitalist sarsıntı çağının bizleri bir şeyler yapmaya, üstelik yeni bir şeyler yapmaya çağırdığından bahseder.


Ekrem Demirli: ''Kuşeyri, ilahi kitaba 'Sevgilinin Mektubu' gibi bakıyordu''

 

 

 

 

 

Letaifü’l-İşarat bir tefsir. Farkı zannediyorum Abdülkerim Kuşeyri’nin kimliğinde. Kuşeyri bir mutasavvıf. Girişte, “fıkıhakide alanında ikincil yorum, ahlak alanında ise birincil yorum anlamına gelen bir işari tefsir” diyorsunuz. Biraz açabilir misiniz bunu?

 


“On bir bin dokuz yüz doksan dokuz küçük balık ‘İyi̇ Geceler’ di̇leyerek yatmaya gitti̇. Büyükanne de uykuya daldı. Ama küçük bir balık ne yaptı ne ettiyse de uyuyamadı. Sabaha kadar denizi̇ düşündü hep.”

Deniz denildiğinde aklıma hep Küçük Kara Balık geliyor. Üstelik, Samed Behrengi’nin bu hüzünlü küçük öyküsü, yosunlarla kaplı bir kayadan göllere dökülen, oradan da nehir nehir denize açılan bir öyküdür. Elbette denizden daha fazlasını anlatır. Yine de büyük denizi özleyen küçük bir balık imgesi, insanın dünyadaki yolculuğunu anlatmada bana hep eşsiz bir metafor olarak görünmüştür.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.