Dosya Arşivi

Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Her şeyi çabucak isteyen çocuklar gibi biraz James Franco. Henüz 36 yaşında olmasına rağmen oyunculuğunun yanına yönetmenlik, yazarlık, müzisyenlik gibi unvanları ekledi bile. Hatta kurgu masasına oturdu, görüntü yönetmenliğini denedi, yapımcılığa da devam ediyor. Kötü mü ediyor, tabii ki hayır.

//php print_r ($fields); ?>
Latin Amerikan edebiyatının Gabo'su Gabriel Garcia Marquez yakın çağın tartışmasız en büyük yazarlarından biriydi.

//php print_r ($fields); ?>
Her sene Nisan ayını iple çekmemiz için baharla birlikte bize bir neden daha sunan İstanbul Film Festivali, 6-17 Nisan arasında Beyoğlu, Kadıköy ve Nişantaşı’nda toplam dokuz salonda 200’den fazla filmi perdeye taşıyacak.

//php print_r ($fields); ?>
Uzayın ve zamanın sınırlarına tabi değilseniz, tam olarak ölümlü olmayan bir uzaylıysanız, üstelik bir değil, iki adet sevgi dolu kalbiniz varsa, türünüzün diğer üyeleri çoktan yok olmuşsa ve elinizde bir adet TARDIS, bir adet sonic tornavida bulunuyorsa, kötülüklerle savaşmamak için hiçbir sebebiniz kalmamış demektir.

//php print_r ($fields); ?>
Nedendir bilinmez, çok küçük yaşlarda peşine düşülür yuvarlak nesnelerin, topların. Babadan oğula geçen genetik bir durum mudur acaba top tepmek?

//php print_r ($fields); ?>
Sanal alemin 'kralı'nı, her an her şeyin konuşulduğu bir mecrayı, Twitter’ı gerçek hayatta, sokakta soruşturduk. Oyuncusundan, futbolcusuna sokaktaki adamdan bürokratına hemen herkes Twitter aracılığıyla ışık hızında birbirleriyle iletişim kurabiliyorlar.

//php print_r ($fields); ?>
Belki de kuşak çatışmasının en netleştiği noktalardan birinde daktilo duruyordur. Bir yanda evde daktilo sesiyle büyümüş bir kuşak, öbür tarafta internette tıklanma rekorları kıran "ilk kez daktilo gören çocuk" videosundaki çocuk gibi niceleri...

//php print_r ($fields); ?>
Bu ay neşeli bir tema peşinde ilerlemeyi hayal ederken, benim kelebek, tabii gene beni dinlemeyip kendi istediği konuya konuverdi.

//php print_r ($fields); ?>
Adapazarı’nda doğan Sait Faik, tüccar bir babanın oğlu olmanın en ağır yükünü omuzlamış ve baskılara dayanamayarak “işe yaramayan” Türkçe eğitimini bırakarak İsviçre’ye ekonomi okumaya gitmek zorunda kalmıştı. En zor zamanlarını bu sıkıcı Alp ülkesinde geçirmişti. Daha fazla kalamayacağını anladığında, Fransa’nın Grenoble kentine geçti.
