Arşivi

Hakan Bıçakcı, günümüzde değil de 19. yüzyılda ya da 20. yüzyıl başlarında yazan biri olsaydı, büyük ihtimalle ismini R. L. Stevenson, Maupassant, Giovanni Papini, Washington Irving, Ambrose Bierce gibi büyük yazarların arasında anar; tuhaf, esrarengiz, tekinsiz öykü derlemelerinde yer alan klasik kalemlerden biri olarak kabul ederdik.

Bazı kitaplar hakkında yazmak çok zordur. Bir müddet o kitapla yaşamanız, onu öncelikle zihninizde, sonra belki çantanızda taşımanız, kitap elinizdeyken uyuyakalmanız, belki sabah ilk iş tekrar onunla günaydınlaşmanız gerekebilir.

“Dünyaca ünlü Lübnan asıllı şair Adonis ile ressam Habib Aydoğdu ortak bir sergi projesi için bir araya geldiler. İki sanatçı ‘Dizeler ve Renkler’ adını taşıyan proje kapsamında birbirlerinin sanatından etkilenerek yeni üretimler yapıyorlar.

“Sanat hikayeler anlatır. Masallardan destanlara, mağara resimlerinden İlkçağ heykellerine dek geriye gittiğimizde edebiyat ile görsel sanatların daima bir etkileşim içinde olduklarını söyleyebiliriz. Güncel sanat-edebiyat ilişkisine odaklandığımızda ise etkileşimin biraz farklılaştığını görürüz.”

Dünyanın daha çok, pek çok gezgin şövalyeye ihtiyacı var. Çünkü daha güzel bir dünyanın mümkün olduğuna inanan şövalyemiz Don Quijote, o saadetli hayal uğruna çarpışıyordu. Sonra şövalyelik unutuldu, Don Quijote’nin bir parodi olduğuna inananlar çoğaldı. Yaşlı dünyamızın başına da pek iyi şeyler gelmedi.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin geçen yıl başlattığı ve her ay bir yazarı konuk ettiği Odak Yazar Söyleşileri ekim ayında başlıyor. Bu yılki söyleşi takvimi şu şekilde:
23 Ekim 2015 Cuma 15.30 Burhan Sönmez
20 Kasım 2015 Cuma 15.30 Murat Yalçın
18 Aralık 2015 Cuma 15.30 Nermin Yıldırım
19 Şubat 2016 Cuma 15.30 Mahir Ünsal Eriş

Japon Sanat Merkezi, 7 Ekim 2015'te, 16.00 - 18.00 arasında, Japonya’nın en önemli haiku sanatçılarından birini ağırlıyor. NİTTOTEN IV Sergisi için kısa bir süreliğine Türkiye'yi ziyaret edecek olan Takao Hideshiro JSM’de bir konferans vererek Türk haiku-severlerle buluşacak.

Sinema yapanlar “senaryo” denilen olguyu keşfetmeden önce hikaye anlatabilmek için ellerinin altındaki en güvenilir kaynağa yönelmişlerdi: Edebiyat. Georges Méliès’nin, Jules Verne'in Ay’a Seyahat ile H. G. Wells'in Ay’daki İlk İnsanlar romanlarından uyarladığı 1902 tarihli Ay’a Seyahat ise bunun ilk örneği olarak kabul ediliyor.
