Arşivi

Beyoğlu Belediyesi tarafından bu sene 9.'su düzenlenen Beyoğlu Sahaf Festivali Tepebaşı'nda dün başladı. Bu sene de festivalin açılışında düzenlenen mezattan elde edilen gelir yeni eğitim-öğretim yılı için maddi durumu yetersiz çocuklara bağışlanacak.

Edebiyat ve müzik arasında ilişkinin en güçlü olduğu ve iç içe geçtiği coğrafyalar, hikaye anlatma geleneğinin, bir başka deyişle sözlü geleneğin yaygın olduğu yerler hiç kuşkusuz. İzlanda da böyle bir coğrafya. Uzun kış geceleri, pagan mitoloji, buzullar ve hayatta kalma mücadelesinin üstünde yükselen bir kültür.

Bir yazar, genellikle tek başına kurar dünyasını, sonra o dünyada yazdıkça yazar ve ortaya çıkardığı yapıtlar yayın piyasası üzerinden okura sunulur. Uzunca bir süredir, yayın piyasasına başvurmaksızın, bir yazar yazdıklarını metalaştırıp hayatını bu yolla kazanamıyor. Artık parti yazarı da kalmadı pek, birtakım kudretli kişilerin desteklediği yazar cinsi de...

ABD’li müzisyen ve yazar Josh Malerman, ilk romanı Kafes’in yurtdışında yayımlandığı günlerde okurlarıyla buluştu ve atmosferik müzikler eşliğinde bir kitap dinletisi yaptı. Ne var ki, o gün orada olan meraklı okurları bir sürpriz bekliyordu. Herkes gözünü bağlayacak ve hiçbir şey görmeden dinleyecekti bu romanı.

İngilizce yazılmış romanlara verilen prestijli Man Booker Ödülü'nün bu yılki adaylarının kısa listesi açıklandı. Ödülü kazanan yazar ise 13 Ekim'de duyurulacak. Kitaplardan hiçbiri henüz Türkçede bulunmuyor. Kısa liste şöyle:
Satin Island - Tom McCarthy (İngiltere)
A Brief History of Seven Killings - Marlon James (Jamaika)

Polisiye edebiyatın kraliçesi Agatha Christie’nin doğumunun 125. yılı şerefine yazarın torunu İstanbul’a geliyor. Christie'nin 125. yaş günü vesilesiyle, Pera Palace Hotel Jumeirah’ta 22-24 Ekim 2015 tarihleri arasında düzenlenecek olan Kara Hafta etkinliğinin onur konuğu Agatha Christie’nin torunu Matthew Prichard olacak.

Bir devrimi nasıl ayırt ederiz? Efendilerin köle, kölelerin efendi olacağı sıradan bir tersyüz etme hareketi, bir muhafız değişikliği mi? Yoksa büyüsünden arındırılmış bir dünyayı yeniden büyüleyecek kolektif bir düşün aktüaliteye ulaştığı kestirilemez bir atılım mıdır söz konusu olan?

Aranızda ölüm hakkında konuşmak isteyen var mı? Ama öyle klişe sözlerle, avuntuyla, kaderle harmanlanmamış ve mümkünse felsefeden, şiirsel ifadelerden de uzak bir şekilde... Veya tamamen tıbbi terimlere batmadan, fizyolojinin cilvesiyle meseleyi geçiştirmeden ölümü anlatacak, anlatmak isteyecek birileri çıkar mı aramızdan?
