Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Buyurun yazın sofrasına

Edebiyatı veya edebiyat tarihinde yer etmiş ürünleri yemekle; yazarlarını da aşçılıkla eşleştirmek, nereden bakarsanız bakın ilginç bir yaklaşım.



Bay Dazuto'nun pastel umutları

Nicedir ne bu kadar uzun bir kitabı okumayı göze almıştım ne de böylesi kısa sürede son sayfaya koşa koşa varmıştım. David Mitchell gerçekten usta bir yazar. Roman son derece ilginç bir zaman ve mekan düzleminde geçen, derinden derine romantik, yine de enikonu diplomatik, üstüne üstlük bir o kadar mistik bir hikaye anlatıyor.



Diren China Miéville!

Gerçekçi edebiyatın karşısında son iki yüzyıldır büyük bir edebi yer kaplayan, ancak hem gerçekçilerin yukarıdan bakışı hem de ticari kaygıyla üretilen örnekleri nedeniyle ciddiye alınmak için uzun süre beklemek zorunda kalan polisiye, gotik, bilimkurgu ve fantezi edebiyatı gibi türler, özellikle 1980’lerden sonra daha geniş çevrelerce benimsenmeye başladı.



Resim değil, fotoğraf

Çizgisiz kağıda düz başlayan ama aşağı doğru kayan satırlar gibidir hayat. Birçoğumuz, o günleri bir kere olsun kaydırmadan, hayallerin ve beklentilerin rotasından çıkmadan yol almak isteriz. Fakat hayat mutlaka çizdiğimiz rotadan çıkar. Harun Candan’ın kaleme aldığı Hayalname de böylesi bir rotadan çıkış hikayesi işte.



marshall anfili rimbaud

müzisyenlerin yazdığı kitaplara şüpheyle yaklaşanlardanım. nick cave’in, adı bukowski’yle birlikte anılarak büyük bir haksızlığa maruz bırakılan (haksızlık çünkü bukowski erkeklerin sefaletini göklere çıkartırken cave aptallığını ve dehşetini sergiliyordu) o şahane romanı bunny munro’nun ölümü’ne rağmen…



Küçük insanların savaşı

Hans Fallada’nın son romanı Herkes Tek Başına Ölür, Ahmet Arpad çevirisiyle Everest Yayınları’nca Türkçeye kazandırıldı. İlk olarak 1947’de yayımlanan Herkes Tek Başına Ölür, gerçek bir olay üzerinden yola çıkarak Nazi Almanya’sındaki faşizme karşı çıkmaya çalışan Quangel çiftinin samimi ve tehlikeli hikâyesini anlatıyor.

 

 



İtalyan “kara”sı

Hızlı başlayıp temposunu sürekli yükselten ve aynı hızla sonlanan bir roman okumak istiyorsanız Haydutun Aşkı tam size göre. İtalyan “kara roman” geleneğinin izini süren Massimo Carlotto, her yanı kirlenmiş bir dünyada ölüm kalım kavgası veren üç arkadaşın maceralarını anlatıyor.



Parrhesia’nın bedeli

Michel Foucault, Doğruyu Söylemek adlı güzel kitabında diyor ki, “parrhesiastes, risk alan insandır. Elbette ki bu risk her zaman bir ölüm riski değildir. Örneğin bir arkadaşının yanlış bir iş yaptığını görür ve ona hata yaptığını söyleyerek öfkesini uyandırma riskini göze alırsan bir parrhesiastes gibi davranmış olursun.



Puşkin’in gözünden Kafkasya ve Doğu Anadolu

Hiç kuşkusuz, Rus edebiyatının dünyaya armağan ettiği en büyük isimlerden biri Puşkin; Dostoyevski’yi, Tolstoy’u, Gogol’ü etkilemiş öncü bir yazar. Şiire, yazıya ve konuşmaya daha çocukluktan olağanüstü yeteneği olan Puşkin, tarihe de meraklıydı. Örneğin İlber Ortaylı, Puşkin’in tarihe olan ilgisini şöyle anlatır: “Hicvi kuvvetliydi. Tabiatı tasviri kuvvetliydi.



Kaybedenlerle kazanmak

Nemesis, Norveç’in bol ödüllü çoksatar yazarı Jo Nesbo’nun Harry Hole dizisinin dördüncü kitabı.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.