Dosya Arşivi

Dosya
Fransa’nın güneyindeki Aix-en-Provence bölgesi yalnızca Post Empresyonist ressam Paul Cézanne’ın memleketi olmakla ve muhteşem bir doğaya sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda özel bir kütüphaneye de ev sahipliği yapıyor.

J. K. Rowling, Harry Potter ve Felsefe Taşı’nı 1997 yılında yayımlama şansı bulduysa, bunu bir ölçüde Bloomsbury’deki yayıncısının kızına, roman taslağının ilk bölümünü okuduğu sırada 8 yaşında olan Alice Newton’a borçlu.

Rowling’in artık yeni bir Harry Potter hikayesi yazmayacağını açıklamasını ve Harry Potter’ın 21 yaşına girmesini vesile ederek bu ayın Karasız Okur’unu uzun süreli etkileşim içinde bize dokuna dokuna bizi değiştiren, varlıklarının niteliği felsefi bir soru olan karakterleriyle bizi uzun vadeli ilişkilere sürükleyen kitap serilerine ayıralım dedik.

Guardian’da yayımlanan bir yazı, Charlotte Higgins’in labirentleri konu alan kitabından yola çıkarak, Yunan mitolojisindeki Minotaur'dan günümüzdeki görsel sanatlara kadar pek çok metinde ve sanat ürününde karşımıza çıkan labirent imgesinin neden bu

Temmuz sayımızdaki Harry Potter dosyasına göz attıysanız, serinin ilk kitabının bundan tam 21 yıl önce, 1997 yazında çıktığını biliyorsunuzdur. J.K.

Çizgi romanlar yaşlılarla pek ilgilenmezler. Çocuklara yönelik olarak üretildikleri uzun senelerde “dede” imgesi dışında yaşlıları pek aklına getirmiş değillerdir. Eski çocuk dergilerinde torunuyla aynı esprilere gülen dede imgesi sık başvurulan klişelerdendir. Dedelerin, torunları için dergiyi satın aldığı, onlarla ebeveynlerinden daha fazla vakit geçirdiği düşünülmüş olabilir.

Yaklaşık 10 aydır, SabitFikir’in “Özel Kütüphaneler” başlıklı bu sayfalarında belli özellikleriyle öne çıkan özel kütüphanelerin –özgün fotoğraflar eşliğinde– tanıtımlarını yapmaya çalışıyoruz. Şimdiye kadar ziyaret ettiğimiz her kütüphane hem fiziksel özellikleriyle hem de içerikleriyle etkileyiciydi, ama bu ay, gerçekten de “özel” bir kütüphaneyi ele alıyoruz.

Herhalde pek çoğumuz hayatımızın bir döneminde küçük bir kitabevi açıp bütün gün onunla ilgilenmeyi, üç beş kitap satıp hayatımızı bu şekilde idame ettirmeyi içimizden geçirmişizdir.

Fotoğraf, fotoğrafçının seçimi doğrultusunda düşünsel bir rota üzerinde belirlenmiş bir estetik temel ile yol alacağını kesinleştirdikten, belge ile yollarını ayırıp reklam/propaganda ile hiçbir işi olmadığına dair sözünü verdikten sonra, sanat için açılmış özel kulvarda her türlü figürü yapma özgürlüğünü veri olarak üzerinde taşıyarak üretimini tamamlar.

Tiyatro kuramını en çok etkileyen isimlerin başında gelen Bertolt Brecht ile, edebiyat eleştirisi ve kuramının dev ismi Walter Benjamin’in yolu pek çok kez kesişmişti. Almanya’da 1920’lerde başlayan bu dostluk, Nazizmin yükselişine şahit olmuş, sürgünlerin ardından Benjamin’in intiharıyla trajik bir şekilde sonlanmıştı.
