Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
2013, bu satırların yazarı gibi polisiye sevenler için bereketli bir yıl oldu.

Susan Sontag, bilmem ne dergisinin düzenlediği ankette "dünyanın en etkili bilmem kaçıncı kadını" gibisinden bir nitelemeye hiçbir zaman sahip olmadı. Kitaplar yazdı, eylemlere katıldı, dünyanın dört bir yanında konferanslar verdi. Bu melankolik, ciddi, lafını esirgemeyen, cesur ve esprili kadın, hastayken bile o günlerde yaşadıklarını yazıp bu haliyle bazı bazı dalga geçmeyi de bildi.

Konu aşk olunca kimin ilgisini çekmez ki? Hele bir de aşktan ikmale kalmaktan söz ediliyorsa... Çünkü ikmale kalıyorsanız, geçme umudu da var demektir ki gene herkesi ilgilendirir. Gerçekçi olalım: Romanlarda, filmlerde rastladığımız kusursuz aşka hep imreniriz ama bunu yaşayabilmiş kaç kişi vardır? Hep bir yerlerde sorun çıkmıştır.

Erkek romancılar tarafından yazılmış, zengin hayal gücünün ürünü, muhteşem kadın kahramanlardan yana bir kıtlığımız yok (Gustave Flaubert’in Madam Bovary’sini, Henry James’in Bir Kadının Portresi’ni, Norman Rush’ın Çiftleşme’sini veya Ian McEwan’ın Kefaret’ini düşünelim mesela) ama kadın kahramanlar hakkında yazmak hakkında yazan erkek romancı örneği az.

Biraz kişisel olacak ama bir bağı var diye anlatacağım.

Otuz yıllık yaşantısıyla Rus edebiyat tarihine adı “holigan şair” olarak geçmiş olan Sergey Yesenin köylü bir ailenin çocuğuydu. Yüzyılın en büyük olaylarından biri olan 1917’deki Rus Devrimi’ni, içlerinden yetiştiği köylülere daha iyi bir hayat getireceği umuduyla ve coşkusuyla karşılamıştı.

“Tesadüf, Tanrı’nın fark edilmeden geçip gitmek için büründüğü biçimdir,” diyor Jean Cocteau. Bu bağlamda bir hikaye anlatmama izin verin.

Çağdaş Türk Edebiyatı’nın önemli kalemlerinden Cemil Kavukçu’nun ilk gençlik romanı olan Yolun Başındakiler, dili, anlatımı ve yarattığı atmosfer açısından her yaş grubuna seslenmeyi başarıyor.

Julian Barnes’ın karısı Pat Kavanagh’a beyin kanseri teşhisi konduğunda çift 30 yıldır birlikteydi. Pat, 37 gün sonra öldü. Julian ona adadığı bu kitabı ancak beş yıl sonra yazabildi.

bir cümlecik yer aldığı mecraya göre anlam değiştirebiliyor. sabit fikir’in geçen sayısının kapağındaki 'kadının kalemle imtihanı' sözü de bana nihan kaya’nın aynı başlıklı makalesinden çok farklı şeyler düşündürüp zihnime bir sürü isim üşüştürdü.
