Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Neil Gaiman bir anafor yaratıcısıdır. Bir örümcek ağı örücüsü. Bir tür edebi bubi tuzağı uzmanı… Sıfatı ne olursa olsun satırlarına yapışmanızı sağlayan bir tür büyü kullandığını düşünürüm zaman zaman. Dünyası dünyamız olsun, doğaüstü güçler cirit atsın ama bunların hepsi aslında günümüzde vuku bulsun desek, onun kitaplarından birini tasvir etmiş oluruz.

//php print_r ($fields); ?>
Kıskançlığın ve hasedin, sanat ve özellikle de edebiyatın dünyasında, ya komedinin ya da trajedinin ana konusu olarak sıklıkla işlendiğini görüyoruz. Bu sıklığa rağmen kavramsal olarak pek de konuşulmayan, tartışılmayan ancak eserler veya kahramanlar üzerinden anlamlandırmaya çalıştığımız bir kavram olma özelliğini de koruyor.

//php print_r ($fields); ?>
İnlemeler, feryatlar ve çığlıklar havayı bir kılıç gibi yırtıyor.Tan kızıllığına boyanmış, parçalı bulutlu bir gökyüzünün altındaVolga alabildiğine uzanıyor.

//php print_r ($fields); ?>
kendisi de ikd’li olan emel akal’ın 1980 öncesinin güçlü kadın örgütü ilerici kadınlar derneği’ni anlattığı kızıl feministler adlı kitabı, bu kez iletişim yayınları tarafından yayımlandı. bu çalışmanın birçok noktada sorunlu olduğunu düşünüyorum.

//php print_r ($fields); ?>
Sayfiye, adına tatil dediğimiz tatlı bir yolculuğu anımsatır akla düştüğünde. İlk yazın serin balkon sefalarına, denize gitmek için yapılan hummalı hazırlıklara, iki ağaç arasına kurulan hamak uykularına iç çektirir sonra. Deniz yorgunluğu, pike altında öğle uykusu ve tembelliğin haklı çekiciliği, tadını bir kez almış kimselerin içini ağır usul sayfiyeye kaydırır.

//php print_r ($fields); ?>
“Her ay dünyanın nüfusuna on üç milyon insan ilave ediyoruz. Bizler gezegen üzerinde bir kanseriz.” Jonathan Franzen, Özgürlük romanında, bu insan denen kanserin ilk tomurcuklandığı yere, aileye saplıyor neşteri. Birbirine sevgiden çok rekabetle bağlı karakterler çıkarıyor ailenin içinden. Kendilerini ebeveynleriyle kıyaslayarak aradaki farklar üzerinden bireyleşmeye çalışıyorlar.

//php print_r ($fields); ?>
Büyüdüğü coğrafya insanın kaderini belirler; inancınız, kimliğiniz, beden kuvvetiniz, dünyaya bakış açınız onunla şekillenir. Sevseniz de sevmeseniz de toprağınız hayatınızın bir yerinde sizi çeker. İnsan hikaye arar kendisine, merak eder. Tanışırken ilk sorduğumuz sorulardan biridir "Nerelisin?". Kan çeker deriz, toprağım deriz.

//php print_r ($fields); ?>
Ana rahmine düştüğümüz ilk andan itibaren, beraberinde yeryüzüne verdiğimiz ilk nefesle birlikte, ailemizden birtakım genetik mirasları da devralıyoruz. Bazı fiziksel özelliklerimizi, bazı ruhsal temellerimizi, bazı hastalıklarımızı hatta bazı düşlerimizi, düşlemlerimizi bile... Peki ya travmaları da devralıyor muyuz?

//php print_r ($fields); ?>
Ben Buradan Okuyorum, adıyla müsemma bir kitap. Aslında deneme türünün karakteristiğine de uygun. Görünen o ki, Tim Parks’ın karakterine de. Çünkü Parks’ın hemen her denemesinde dikkati çeken, düşüncelerini söyleyişindeki rahatlık.

//php print_r ($fields); ?>
Yapışkanlık alışkanlık yaptı mı, dikkat sarf ettiğiniz her anlam sizi telaşlandırır, ruhunuzda kuyu kazar. Sebepsizlik, hastalıktır çünkü. Takılıp kalır, varoluşunuzun mimarı ile mühendisi arasında tercihe gidememenin acısıyla simyanın efsanelerinde sürüklenir, kaybolursunuz. Akıl fezası, bilgi cezası barındırmakla mükelleftir.
