Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Gezi ile birlikte yaşamaya başladıklarımızdan biri de herhalde merak patlaması idi. Birbirine merak, diğerinin ne düşündüğüne merak, geleceğe dönük, dünyaya dönük sanata, kültüre, yaratıcılığın sınırlarına, tüm olasılıklara dönük bir merak. Bu da kendiliğinden daha çok okumayı doğuruyor. Zaten başından beri Gezi kitaplarla iç içe geçmesiyle dikkat çeken bir hareket değil miydi?

//php print_r ($fields); ?>
Thomas Mann, alfabenin doğuşuna ilişkin “Kanun” adlı kısa hikayesinde anlatıyor: Tanrı, Musa’dan 10 emrini dünyadaki her insanın anlayabileceği biçimde iki tablete oymasını ister. Fakat Musa işin içinden bir türlü çıkamaz; Mısır’da ve Akdeniz bölgesinde kullanılan semboller, emirleri aktarma konusunda yetersiz kalmaktadır çünkü.

//php print_r ($fields); ?>
Ve böylece parçalanmış dünyaya girdim
Aşkın hayali dostluğunun, sesinin izini sürmeye
Rüzgârda kısacık bir an (nereye estiğini bilmem)
Fakat tüm umutsuz seçimleri içinde barındıracak kadar uzun değil.

//php print_r ($fields); ?>
Sigmund Freud, bir zamanlar öne sürdüğü dişilin edilgen, erilin de etkin olduğu söylemini 1932 yılında yayımladığı Kadınlık adlı makalesinde çürütür ve şöyle der: “Edilgen bir hedef sağlayabilmek için oldukça önemli bir etkinlik sergilemek gerekmektedir.” Freud’un bu makalesinde özellikle ifade etmek istediği nokta şudur: Kadınlığı anlayabilmek için anatomi yeterli olamıyorsa, -z

//php print_r ($fields); ?>
Tanzimat sonrası Osmanlı’yı hikaye ve roman türleri ile tanıştıran Ahmet Mithat Efendi Osmanlı tarihinin ilk popüler yazarlarından biri olarak bilinir. Edebiyattan tarihe, ilahiyattan felsefeye birçok alanda eserler veren yazar ayrıca Osmanlı’da gazetecilik pratiğinin de öncülerindendir.

//php print_r ($fields); ?>
“İçerdeki kedileriz biz. Yalnız dolaşamayan kedileriz ve bizim için tek bir yer var.”
Aslında tam olarak benim sayılmaz bahçemizi mesken edinen kediler. Eve girmelerine izin verseydim benim olurlar mıydı... şüpheliyim. Nedense sahiplenilemez gibi geliyor kediler bana. Kim bilir, belki de bundandır insana çok benzemeleri.

//php print_r ($fields); ?>
Şehri rahat bırakırsanız, yani ruhunu ona teslim eder ve ruhunu şekillendirmesine karışmazsanız, şehir güzel olur. Güzel şehirler, mimarisinin elverdiği her yere insan yerleştirir ve insanın şehrin ruhuyla temasına erketelik yapar.

//php print_r ($fields); ?>
"Kadınlar gerçekten muhteşem şeyler midir? Kadınlar belki de muhteşem şeylerdir, evet, kadınlar kesinlikle muhteşem şeylerdir ama son tahlilde kadınlar aslında 'şey' değildir…" (Sima Ku)

//php print_r ($fields); ?>
Adam karısının şaşkın bakışları altında evin sandık odası ile küçük tuvaletinin arasındaki duvarı yıkarak bir hücre oluşturur. Yatağıyla, lavabosuz musluğu ile, valizindeki bir kaç parça eşyasıyla, kazıdığı kafasıyla o artık hücredeki mahkumdur.

//php print_r ($fields); ?>
Kitaplar da insanlara benzemez mi? Adlarıyla, biçimleriyle, anlattıklarıyla... Sanırım ben en çok azınlığın keşfine, ellerine ve kütüphanesine vardığı Halil Cibran, Oruç Aruoba, Emil Cioran gibi insanları seviyorum. Onlar benzersiz ve ikâmesiz bir kendiliği metnine getirmeyi başaranlar.
