Arşivi

//php print_r ($fields); ?>
Kimi zaman romanlar hayata benzemekte oldukça ısrarcı. Hayli umutlu ve serüvenci başlayıp sıradan ve izsiz biten hayatlara. Konularıyla değil kurgularıyla. Uyandığında, Amerikalı yazar Hillary Jordan'ın Türkçeye çevrilen ilk, yazarlık serüveninin ise ikinci romanı.

//php print_r ($fields); ?>
Kadim Mısır mezarlarından toplanmış kutsal andaçlarla dolu bir yatak odasında gece vakti gerçekleşen saldırının ardından kan içinde ve baygın halde yatan bir adam bulunur.

//php print_r ($fields); ?>
Umudumu bağırsaklarımda taşıyorum. Bir peri kızı gibi yumuşak ve bir peri kızı gibi sert. Güzel siyah, güzel kahverengi. Gökkuşağına öykünen bir tenyanın içinde kaydığı bağırsaklar. Aşağılanan bir varlığa tüm zamanını geçirebileceği bir eğlence parkı sunduğum için gurur duyuyorum. Düğününde ağlayarak dans edeceğim. Muhtemelen anadan doğma gideceğim. Kabuğumu yeni terk etmiş gibi temiz.

//php print_r ($fields); ?>
Yapışkanlık alışkanlık yaptı mı, dikkat sarf ettiğiniz her anlam sizi telaşlandırır, ruhunuzda kuyu kazar. Sebepsizlik, hastalıktır çünkü. Takılıp kalır, varoluşunuzun mimarı ile mühendisi arasında tercihe gidememenin acısıyla simyanın efsanelerinde sürüklenir, kaybolursunuz. Akıl fezası, bilgi cezası barındırmakla mükelleftir.

//php print_r ($fields); ?>
“Yüzü güçlü –çok güçlü– bir kartal gibiydi; ince burnunda yüksek bir kemer, tuhaf bir şekilde kemerli burun delikleri vardı; alnı azametle kubbeleniyordu ve şakaklarındaki saçlar seyrekti, ama başka yerlerde boldu. Kaşları gürdü, burnunun üzerinde neredeyse bir araya geliyorlardı ve kendi gürlükleri ile kıvrılıyor gibiydiler.

//php print_r ($fields); ?>
Bu ay neşeli bir tema peşinde ilerlemeyi hayal ederken, benim kelebek, tabii gene beni dinlemeyip kendi istediği konuya konuverdi.

//php print_r ($fields); ?>
1997 yılından bu yana gazetecilik yapıyor. Evrensel, Referans, Radikal gazetelerinde çalıştı.

//php print_r ($fields); ?>
Hikaye bulamayan dizi yapımcıları için edebiyat dünyası okyanus gibi hiç kuşku yok ki. Üstelik, Türkiye gibi ‘telif hakları’ meselesinin çok da dert edilmediği bir memlekette özellikle dünya edebiyatının bir tür ‘yağma’ya tabi tutulup; hikayelerinin yerelleştirilerek dizi haline getirilmesi vaka-i adiyeden sayılıyor artık.

//php print_r ($fields); ?>
“Bir gün arkadaşlarla oturduk ve 'Herkesin yayınevi var, bizim neden olmasın?' dedik. O arada, 'Piyasada yayınevi eksiği var, tarihsel bir görev üstlenip yayın dünyasını şahlandıralım!' şeklinde görüş bildirenler de oldu.”
