Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Mehmet Zaman Saçlıoğlu’nun yeni kitabı İki ve Keçi, mitolojik öykülerle günümüz arasında oyunlu bir bağ kuruyor.

//php print_r ($fields); ?>
Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” Orhan Pamuk'un Yeni Hayat romanının meşhur başlangıç cümlesi. Bütün hayatımızı değiştirecek bir kitapla karşılaşmak ender rastlanacak bir durumdur.

//php print_r ($fields); ?>
Eski uygarlıklardan günümüze armağan gibi aşk, hiciv, inanç, övgü, eleştiri, sevinç şiirleri, türküler, ağıtlar, ninniler, güzellemeler... Talât S. Halman tarafından derlenen Eski Uygarlıkların Şiirleri’nin ilk baskısı 1974’te yapılmış.

//php print_r ($fields); ?>
İlk romanımın dosyasını yayınevine gönderdikten sonra yayıncımla görüşme günlerini iple çeker olmuştum. Çok sevdiğim kelimelerimin lezzetinin nasıl olduğunu merak ediyordum. Genel olarak beğenildi ve kıymetli Melike Günyüz ile kitabım üzerine konuşma keyfini doyasıya yaşadım.

//php print_r ($fields); ?>
"Dostoyevski, kendisinden bir şey öğrendiğim tek psikologdur. (Nietzsche)" Tozlu raflar arasında dolaşan parmakların ve okuma isteğiyle tutuşan bakışların ısrarla odaklandığı az yazardan biridir Dostoyevski… Romanları defalarca okunmasına rağmen sanki her daim yeniden okunmak için bizi beklemektedir. Pek çok okurun okuma zevkini keşfettiği noktada -et voila- Dostoyevski karşımıza çıkmaktadır.

//php print_r ($fields); ?>
18. yüzyılın sonlarında Jena Okulu, uzaklara bakma mütehassısları yetiştirmekle meşguldü. Schelling ve Fichte felsefelerinin etrafında kümelenmiş romantikler olarak, büyüsü bozulmuş dünyayı yeniden büyülemeye uğraşıyorlardı.

//php print_r ($fields); ?>
Kapitalizmin küresel bir sisteme dönüşme eğilimini Batılı iki düşünür, Karl Marx ve Friedrich Engels, 1848’de yazdıkları Komünist Manifesto’da ortaya koymuştu. Son çeyrek yüzyıla damgasını vuran küreselleşme sürecini de, küresel boyutta iş yapmaya odaklanan Batılı şirketler tetikledi.

//php print_r ($fields); ?>
Merakımızı çeken ancak daha önce hiç okumadığımız bir yazarın, bir roman bir de öykü kitabı konulsa önümüze, çoğumuzun eli önce romana gidecektir. Çok konuşulmuş, tartışılmıştır öykünün daha zor okunur bir tür olduğu.

//php print_r ($fields); ?>
Linda Lovelace ya da gerçek adıyla Linda Boreman bazılarına hiçbir şey çağrıştırmayacaktır; 1949 yılında bir polisin kızı olarak dünyaya gelen ve koyu Katolik bir ailenin çocuğu olan Linda, ergenliğinin ilk yıllarına kadar “masum” biri olarak yaşadı. Ne olduysa yirmi yaşlarındayken oldu. Hamileliğinin ortaya çıkışı ile Linda kendi dışında yazılan hikayeye kurban edilmeye başlandı.

//php print_r ($fields); ?>
Kelimeler içinde deneyimlerin, fikirlerin ve düşlerin aktığı bir nehir yatağı benim için. Dünyayla bağımı bu nehrin uzayıp dört bir yana yayılan kolları aracılığıyla kuruyorum. Kelimelerin harflerden değil de anılardan oluştuğunu düşünürüm sık sık. Bellek sayısı kadar mana içeriyorlar bana kalırsa. Bu manaları keşfetmenin yolu da daha çok hikâye dinlemekten, okumaktan geçiyor.




















 
					




