Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Kediler öğretmenlerimiz bizim

Sevgisini göstermeyi zayıflık olarak kabul eden biri için, insana en yakın bütün o canlılar arasından kendisine örnek alabileceği yegane tür kedilerdir şüphesiz. Her kedinin mizacı farklı olsa da, her canlı gibi çevresel faktörlerden ve etrafını saran diğer canlılardan etkilense de, genele baktığımızda görürüz ki, kedinin guruldanması, sevgisinin değil hoşnutluğunun ifadesidir.



Gelecek edebiyatı, edebiyatın geleceği

Cory Doctorow teknoloji karşısında edebiyatın yarını için endişeli.



Güneşin yeni ışıklarıyla gelen öyküler

Genç kuşak Türk edebiyatına yakından bakacaksak "tür edebiyatı" yaratma konusunda çaba gösteren yazarların yapıtlarına özellikle dikkat etmek gerekiyor çünkü onlar 1950'lerde boy atan modernist eğilimlerin etkisiyle yola devam eden; Sait Faik, Yusuf Atılgan, Oğuz Atay gibi yazarların "paltosundan çıkmakla" övünen bir edebiyatçı kalabalığının "ciddiyet ve yüksek edebiyat" talebiyle kolaylıkla gö



Kaygan bir zemin

Yazarın okuru ne kadar zorlamaya hakkı vardır? Peki, öfkesini okura ne kadar yansıtmalıdır? Kime öfkelidir yazar? Hayata mı, edebiyat çevresine mi, okuyana ya da okumayana mı? Barlas Özarıkça'nın bilinç akışı tekniğiyle yazdığı yeni romanı Kaçkınlar Kahvehanesi, benim bilincimi bu sorularla doldurdu.

 



Üst üste kaç kaza bir hayat kurtarır

Bir söylentiye göre Baudrillard, “Kaza hem yaşamı biçimlendiren bir şeydir hem de yaşamın cinsel organıdır,” demiş. Kazanın ileriki anlarla ilgili bir kırılma noktası olması, rastlantısallığı, aslında tamamen açtığı çatışma alanıyla ben ve öteki(ler) üzerinden sorgulamalara sebebiyeti kafayı sıyırmak için yeterli.



Her yer Copacabana

Umberto Eco, Sıfır Sayı’da –bir kez daha– komplo teorileri üzerine kurgulanmış, ciddiyetle mizahı harmanlayan bir hikaye anlatmış. İki aylık anlatı zamanına İtalya tarihinin pek çok önemli olayını sığdırmasına rağmen Eco’nun diğer romanlarına  kıyasla –hacim anlamında– kısa bir roman bu. 

 



Okumadığınız için teşekkürler!

Neden bazı kitaplar çok satanlar raflarının daimi misafiridir de bazı kitaplar bu rafların yanına bile yaklaşamaz? Bir kitabın çok satmasını sağlayan nedir? Ya da iyi bir kitap ile kötü bir kitap arasındaki çizgi bir raf kalınlığında olabilir mi?

 



Jon McGregor’un İngiltere’si

Daha önce iki romanı yayımlanmış, ama okuma fırsatı bulamamıştım Jon McGregor’u. “Köpekler Bile”sini okuduktan sonra iyi bir yazarı ıskaladığımı anladım. Gerçekten de özellikle İngiliz Edebiyatı için büyük gelecek vaad eden bir yazar. 1976 yılında Bermuda doğmuş, Norfolk’ta büyümüş, üniversite eğitimini Bradford’da tamamlamış.



Deniz kabuğunun içindeki deniz

Aniden bastıran yaz mevsimine ve ülkenin boğazıma yapışan ellerine tezat, yola kuzeyden devam ediyorum! Erlend Loe’nin Doppler’inden kısa bir süre sonra Türkçede yeni bir Norveç romanı: Görülmeyenler.



“Bu bir kitap bile değil, aldatıldınız!”

Daha en baştan “Senin aradıkların benim umurumda değil” diyen bir kitapla ömrümün en sıcak gecelerinden birinde evde oturmuş, arkasında ne olduğunu hiç mi hiç kestiremediğim bir kapıyı zorluyorum. Devam ediyor: “Bu kitabı eline alıp sağda solda gösteriş yapmana gerek yok, alay konusu olursun.” Benimle mi konuşuyor? Devam ettikçe başka başka bilgiler akıyor zihnime, yolumu kaybettiriyor.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.