

Bütün kitapların harf üzerine harf eklenerek yazıldığı bilinir. Yazılan her cümle, o kurgu eserde bir gerçeklik yaratır; olanlar ve olacak olanlar kağıda dökülür.
Ancak her kurgu eser bir geçmişe ihtiyaç duyar, hatta bazılarının buna daha çok gereksinimi vardır. “İhtiyaç”ın ötesinde, geçmişe “elverişli” olması açısından fantastik edebiyat diğer türlerden ayrılır. Bunun da belli sebepleri var. Öncelikle, her eser ister istemez ikna edici olmayı amaçlar. Yaratılan kurgu dünyayı okurun önemsemesi için bazı özellikler gerekir. Fantastik eserler inandırıcılık konusunda gerçeklerden ziyade hayal gücüyle doldurur deposunu. Burada fantastik edebiyatın kendi içinde çatallandığı konular da eşit derecede önemli. Zira epik fantastikte yepyeni bir evren yaratımı, tarih yazımı, bu yaratılan evrene uygun din ve mitoloji kavramları gerektiğinden ikna etme konusu başlı başına bir meziyet gerektirir.
Çağımızın, hatta tüm bir türün belki de en inandırıcı, en gerçekçi serilerinden biri olan Buz ve Ateşin Şarkısı serisinin başarısının önemli bir kısmı da burada yatıyor. Eserdeki karakterler hayati öneme sahip olsa da onların soluduğu hava, yürüdüğü toprak da bir o kadar önemli, zira Taht Oyunları’nın belki de en önemli karakteri yaratılan dünyası.
Bir devam kitabı değil
Robert Baratheon’ın isyanıyla Targaryen Hanedanlığı’nın sona erdiği evrende, Kral Eli Jon Arryn’in ölümüyle ilk kitap Taht Oyunları’ndaki –ve aynı adı taşıyan diziden aşina olduğumuz– olaylar başlıyor. Ancak olayların anlatıldığı andan itibaren yaratılan dünyanın önemli bir geçmişe, çalkantılı bir siyasete ve birbirinden farklı pek çok kültüre sahip olduğunu anlıyoruz.
Serinin yazarı George R. R. Martin’in yanı sıra westeros.org’un kurucuları olan ve neredeyse seriye yaratıcısı kadar hâkim Elio M. Garcia Jr. ile Linda Antonsson’un da katkı sağladığı ve adeta koleksiyonluk bir edisyon olarak hazırlanmış kitap Buz ve Ateş’in Dünyası da “Uzun yıllardır görülmeyen ve yeniden ortaya çıkan ejderhaların kökeni ne?”, “Westeros’a yaklaşık üç yüz yıl kadar hüküm süren ejderha binicileri Targaryen’lar bu topraklara nasıl ayak bastı?”, “Kuzey’i ve haliyle tüm bir kıtayı koruyan o devasa Sur nasıl yapıldı?” gibi sorulara cevap vermekle yetinmeyip halihazırda çok güçlü olan bir evreni daha da genişletmek gibi bir amaç güdüyor.
Buz ve Ateşin Dünyası bir roman değil. Bu yüzden de bir devam kitabı olarak görmemek gerek. Olayların Üstat Yandel’in ağzından anlatılması kitaba farklı bir boyut getiriyor ve bu sebeple de üslup olarak bakıldığında serinin asıl kitapları olan romanlardan da ayrılıyor. Kitapta her ne kadar kurgusal bir dünya anlatılsa da eser, format olarak bir tarih kitabına çok daha yakın.
Eşsiz görseller
Tarihin muzafferler tarafından yazıldığı söylenir. Bu sebepten olacak ki, kitapta tarih yazımı konusunda da eserin farklılaştığı yerler çok çünkü metinde tarafsızlık gözetilmemiş ve bu sayede inandırıcılık daha da artmış. Üstat Yandel, Baratheon’ların Westeros’u kurtardığına, kıtaya refah getirdiğine inanıyor. Bir üstat olarak da yazdığı bu eseri şu anda hüküm süren Kral Tommen’e ithaf ediyor ve onun uzun yıllar hüküm sürmesini dileyerek eserini noktalandırıyor.
İçerik olarak bakıldığında ilk olarak Antik Tarih’e dair olayların anlatıldığı kitap, Ejderhaların Devri’ni ve onların düşüşünü, başta Fatih Ageon olmak üzere Robert Baratheon’a kadar hüküm süren ve Deli Kral II. Aerys’le son bulan on yedi Targaryen hükümdarının kısa geçmişlerini, Kral Robert’la birlikte büyük bir refaha ulaşan Yedi Krallık’ın hem coğrafi hem de siyasi durumunu ve krallıklar dışında kalan diğer toprakları kendisine temel alıyor.
Yer yer uzun uzadıya anlatılan yer yer de detaylandırılmadan verilen olayların yanı sıra Buz ve Ateş’in Dünyası’nın en büyük özelliği içerisinde bulunan iki yüze yakın illüstrasyon. Böylesine büyük bir işin altından kalkabilmek adına yaklaşık otuz illüstratör bir araya gelmiş ve bu kitap için özel olarak yapılmış, eşsiz görseller ortaya çıkmış.
Değinmekte fayda var; Taht Oyunları evreninin Silmarillion’ı olarak tanıtılsa da, kitaba bu şekilde yaklaşmak, aslında her iki esere de haksızlık olur. Silmarillion’ı bir yan ya da yardımcı kitap olmaktan ziyade başlı başına bir edebiyat eseri olarak ele almak gerek. Her ne kadar iki kitap da geçmişe dair öyküler anlatsa da Buz ve Ateşin Dünyası formatı gereği bir edebi eserden ziyade bir tarih kitabı okuyormuş hissi veriyor. Eserin amacının da bu olduğunu düşünürsek fazlasıyla başarılı olduğu söylenebilir.
Kitabı, “günümüz”de yaşanan olayların tarihini anlattığı için bir başlangıç kitabı olarak değil, seriye ve diziye düşkün okurların buz dağının sular altında kalan kısmını öğrenmesi adına bir yan kitap olarak okumaları daha doğru olur. Büyük bir kısmının George R. R. Martin tarafından yazılmadığını göz önünde bulundursak dahi, gerek bir arada bulunması iştah kabartan bilgileri, gerek doğrudan o dünyanın bir parçası olarak yazılmış ve okuru Westeros’un bir parçası haline getiren formatı gerek de kitaba özel illüstrasyonlarıyla Buz ve Ateşin Dünyası, Westeros’a giden kestirme bir yol gibi.
Yeni yorum gönder