Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Bir Alman meselesi



Toplam oy: 1054
Philippe Lacoue - Labarthe, Jean-Luc Nancy // Çev. Sevgican Toy Teysseyre
İnsan Yayınları
Edebi Mutlak, Alman romantiklerinin edebiyata uygulanmış felsefi sistemlerini kapsamlı bir biçimde ele alması açısından bir referans kitap niteliğinde.

“Romantik misiniz?” bu cevabı hemen verilebilecek türden öyle herhangi bir soru değil. Çünkü romantik, bir ruh hali olarak duygusallığı çağrıştırsa da kültürel anlamıyla sadece budnan ibaret değil. “Romantik”, Novalis’in deyişiyle: “Sıradan şeylere yüksek bir anlam, alışılmışa gizemli bir itibar, bilinene bilinmeyenin onurunu, sonluya sonsuz bir görünüm vererek onları romantikleştirir.” Bu anlamıyla dünyaya romantik gözle bakmak romantizm döneminde en iyi anlamını Alman kültüründe bulmuştur.

 

Romantik tutum, Benjaminvari bir farkında oluşu içerir. Romantik, bugünü geçmişe bakarak anlamlandırır, maziye hürmet eder. Hepimizi kemiren sıradan olana karşı tesis edilmesi gereken bu farkında oluş, kuşkusuz romantik duruşu kavramaktan geçiyor. Bu tinsel tutumu en açık anlamıyla, yaşadıkları yerden esinle Jena Romantikleri yada Erken Alman Romantikleri’nde bulmak mümkün.

 

1800 civarında Berlin’de ortaya çıkan ve sonrasında Jena’ya yerleşen Erken Alman Romantikleri, Edebi Mutlak kitabındaki tanımla “kuramsal romantizm”in kurucularıdırlar. Jena’da 1798-1800 yılları arasında Schlegel kardeşler tarafından altı sayı çıkartılabilen ve kapanan Atheneaum dergisi etrafında toplanan Erken Alman Romantik grubu aynı amaçlarla bir araya gelen bir edebi grup değildir. Bu yüzden kısa sürede dağılırlar. Grubun içinde Athenaeum dergisini çıkaran Wilhelm ve Friedrich Schlegel kardeşler, romancı Ludwig Tieck, teolog Schleiermacher, doğa filozofu Schelling, Novalis takma adını kullanan şair ve filozof Friedrich Von Hardenberg ,F. Schlegel, sanat tarihçisi Wackenroder ile Hölderlin yer alır. “Bazı sınıflandırmalar vardır, sınıflandırma olarak oldukça vasattırlar, ama tüm toplum ve çağları yönetirler…” Erken Alman Romantikleri’nin sesi olan edebiyat dergisi Athenaeum’un 55. fragmanının bu açılış cümlesi, romantik duruşun özeti gibi.

 

Aydınlanma felsefesi bağlamında değerlendirildiğinde Rudiger Safranski’nin deyişiyle “Bir Alman Meselesi” (eine deutsche Affäre) olan Alman Romantikleri, yaşamları ve ürettikleriyle hayatlarını romantik olanı bulmaya adarlar. Romantik duruş aklın egemenliğindeki modernitenin içinden çıkan ve bu egemenliği eleştiren bir modern olma arzusudur. Romantiklerin paylaştıkları tek tutku, klasiğin modernitedeki şans ve olabilirliğini bulma çabasıdır. Bu çaba grubun tüm elemanlarının bakışını Kadim Yunan’daki felsefi ve edebi üretime çevirmesine neden olur.

 

Alman Romantikleri aydınlanma felsefesinin insanı salt akıldan ibaret sayan rasyonalitesine karşı çıksalar da, bunun karşısına koydukları irrasyonel anlamda bir duruş değildir. Onlar Aydınlanmanın düşünerek var olan “Özne”sine karşılık, temelde akıl ile birlikte insanın diğer melekelerinin de yer aldığı ve böylelikle aklın da diğer yetilerle aynı düzeye indirgenmesini savunan modern bakışı koyarken, diğer yandan bireysel özgürlükler anlamında Aydınlanma Çağının öznesine tutkundurlar. Bu nedenle Copleston’un ifadesiyle; “Romantik tini tanımlamak aşırı ölçüde güçtür. Ne de onu tanımlayabilmemiz beklenmelidir. Ama, hiç kuşkusuz belirgin özelliklerinden söz edilebilir.”

 

Artan bir ilgi

 

 

Türkiye’de son yıllarda modern bir duruş olarak bu Romantik olma halini ele alan pek çok yeni çalışmayla karşılaşıyoruz. Moderniteye rağmen Modern duruşun karşılığı olarak Alman Romantikleri’ne duyulan bu ilgiyle eleştirel teoriye son yıllarda artan ilginin bir bağı olduğunu düşünüyorum. Modern olana eleştirel teorinin yaklaşımıyla Alman Romantiklerinin yaklaşımı arasındaki paralellik bu ilgiyi arttıran bir unsur kuşkusuz.

 

İnsan Yayınlarından çıkan Alman Romantizmi Edebiyat Kuramı/ Edebi Mutlak kitabı, Alman romantiklerinin metinleri ile bu metinlere dair P. Lacoue-Labarthe ve Jean-Luc Nancy’nin metinlere dair yorumlarını da içeren önemli bir kaynak. Başlığından da anlaşılacağı üzere Edebi Mutlak, Alman romantiklerinin edebiyata uygulanmış felsefi sistemlerini kapsamlı bir biçimde ele alması açısından bir referans kitap niteliğinde. 

 

Kitapta yer alan Erken Alman Romantiklerinin kronolojisi, tüm eserlerinin kaynakçası, altı sayılık Atheneaum’un fihristi ve sonda yer alan kavramsal açıdan sınıflandırılmış fragman kaynakçası kitabı bir başvuru kaynağına dönüştürüyor. Eserin çevirisinde yer yer aksamalar olsa da bütünlük anlamında derdini okura net olarak sunabilen bir kitapla karşı karşıyayız. 

 

Günümüzde “modern” bir duruş olarak Erken Alman Romantik tinini felsefe, edebiyat, sosyoloji, psikoloji, teoloji ve daha pek çok alanda ürün veren modern filozof ve düşünürlerin eserlerinde hâlâ bulmak mümkün ve bu mümkünlük romantik olanın zaman ve mekansızlığının da en büyük kanıtı aslında.

 

 

 


 

 

* Görsel: Tayfun Pekdemir

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.