Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Ray çekip gitti gideli



Toplam oy: 510
Benim ailem bir sirk ailesi, garip ve harika bir gece yarısı karnavalının göstericileri, aslan terbiyecileri, büyücüler ve güzel ucubeler. Bu toplantıyı olağanüstü yapanlar onlar.

Ray Bradbury, geçen yıl 5 Haziran'da ayrıldı aramızdan. Ancak onu “yaşatacak” birçok kitap var elimizde hiç kuşkusuz; ilk akla gelen eseri, “Sansüre, totaliter yönetimlere, kültür endüstrisine ve uzunca bir süredir sürdürdüğümüz yaşam tarzına yönelik en keskin eleştirilerden biri” olarak nitelendirilen Fahrenheit 451, hemen sonra Mars Yıllıkları geliyor mesela ve diğerleri elbette... Ölümünün birinci yılında Ray Bradbury'yi, yazarlarımızdan Yankı Enki'nin katkılarıyla biz de burada, hem onu Sevin Okyay, Kutlukhan Kutlu ve Barış Müstecaplıoğlu gibi “yakından tanıyan” isimlerin görüşleriyle hem de yeni bir kitap müjdesiyle anıyoruz.

 

 

 

Ray çekip gitti gideli


Ray Bradbury, neredeyse seksen yılını yazarak geçiren, son yıllarında tekerlekli sandalyeye mahkum olunca biraz yavaşlasa bile yazmaktan vazgeçmeyen biri sıfatıyla, edebiyatla, fantazya ve bilimkurguyla ilgilenenlerin karşısına bir noktada çıkmıştır mutlaka. Bugün onun bizi bırakıp gidişinin birinci yılı. Fikrimize ihtiyacı yoktur elbette, kendi kendine yeten bir adamdı. Ama biz gene de kendisine sevgiyle bir selam yollayalım.

Sinemayı çok severdi. Tiyatroyu ve kütüphaneleri de. Kendi deyişiyle, üçüne de sırılsıklam âşıktı. “Ben kütüphanelerden mezun oldum,” derdi. Kitap düşmanlığının abidesini o yazmış, François Truffaut da beyazperdeye uyarlamıştı. Fahrenheit 451 kitap seven herkesin önde gelen kâbuslarındandır. İlk okuduğumdan beri, “Acaba bir kitabı baştan sona ezberleyebilir miyim?” diye düşünmüşümdür. Öyle ya, gün gelip lazım olursa bir kitabı ebediyete kadar zihinde taşıma görevini başka nasıl üstleniriz? “Eleştirel düşünce” denen şeyi nasıl yaşatırız?

 

 

 

Ray Bradbury, melez bir yazar olduğunu düşünürdü. Bilimkurgu tasnifi ile sınırlandırılmayı reddederdi. Fantastik olanı da, gerçek olanı da bağrına basan biriydi. İnsanlara damgasını vurmuş pek çok kitabı vardı ama kendisi, ezeli-ebedi ve evrensel bir sorunu hayata geçiren sansür karşıtı Fahrenheit 451'i benimserdi en çok. Ölmeden önce Westwood Village Memorial Park’ta bir mezar taşı ısmarlamıştı kendine: Üzerinde, adının yanında “Fahrenheit 451’in yazarı” yazan bir mezartaşı. Kitap gerçekten de evrensel bir temayı işliyordu. Hatta Michael Moore 2004’te, Bush hükümetinin Afganistan ve Irak savaşları için 9/11’in trajik olaylarından yararlandığını öne sürdüğü filmine, Fahrenheit 9/11 adını koymuştu.

Evet, belki hepsinden önce akla gelir ama, Ray Bradbury demek, sadece Fahrenheit 451 demek değildir elbette. Korku, fantazya, bilimkurgu ve, peki, gerçekliğin bu emsalsiz yazarının aynı derecede etkili başka kitapları da var. İçlerinden öncelikle Mars Yıllıkları ve Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana (Something Wicked This Way Comes) geliyor akla. “Macbeth”in cadılarının aile içi uyarısı: "By the pricking of my thumbs/ Something wicked this way comes." Bradbury’nin “Green Town Üçlemesi”nin bir parçası, Dandelion Wine'ın yaz mevsimine karşı bir güz mevsimi. Kasabalarına gelen karnavaldaki esrarengiz Mr. Dark’ın etkisinde kalmış iki çocuk: Jim Nightshade ile William Halloway. Tıpkı, on iki yaşındaki küçük Ray’e “Ebediyyen yaşa!” emrini veren ve yazar olma hevesi aşılayan karnaval sihirbazı Mr. Electrico’nun onun üzerindeki etkisi gibi. Electrico’ya minnettarız, çünkü o yaşta yazmaya başlayan Bradbury sonuna kadar kalemi (diyelim) elinden hiç bırakmadı.

Ama belki de kalemdir sahiden. Bilgisayarlara hiç muhabbeti de yoktu, ihtiyacı da. “Hakkımın korunmasına ihtiyacım yok, dikkati üstüme çekmek de istemem,” diyordu. “Asla sorgulamam. Asla başkasının fikrini sormam. Onlar sayılmaz ki.” İnternet sohbet odaları konusundaki fikri ise şöyleydi: “Kiminle konuşmak istiyorsunuz? Dünyanın bir yerlerinde yaşayan bütün o geri zekâlılarla mı? Onlarla evde bile konuşmak istemezsiniz.”


Sevin Okyay

 

 


Benim için Ray Bradbury her şeyden önce, edebiyatta hayal kurmak ile toplum üzerine düşünmenin en önemli kesişim noktalarından biri. Bilimkurgu sadece ilginç gelecek tabloları düşleyen bir noktadan bize bugün ne durumda olduğumuz meselesinin anahtarını sunan, düşünsel tarafı güçlü bir tür haline geldiyse, Bradbury'nin bunda payı büyüktür. Onun Mars kolonileri, dövmeleri envai çeşit hikaye anlatan resimli adamı ve kitap düşmanı karanlık gelecek tablosu olmasa, edebiyat insanlığın gidişatı üzerine biraz daha güdük bir hayalhaneye sahip olurdu diye düşünüyorum.



Kutlukhan Kutlu



Özgürlükler ve despotizm konusunda zengin hayal gücüyle çok güçlü sorgulamalar yapan Ray Bradbury, bu konularda çok eksiği bulunan ülkemizde daha fazla okunmalı, konuşulmalı ve anlaşılmalı.


Barış Müstecaplıoğlu




Yepyeni kısa hikayeler


Türkçede de yakın bir zaman içinde İthaki Yayınları tarafından yayımlanacak bir kitapla birlikte yepyeni hikayelerle de anacağız Ray Bradbury'yi. Sam Weller ile Mort Castle'ın hazırladığı kitapta Harlan Ellison, Margaret Atwood ve Neil Gaiman gibi bugünün farklı ve popüler yazarlarından yirmi altı tanesi Ray Bradbury'yi onurlandırmak için yepyeni kısa hikayeler sunmuşlar. Gölge Oyunu ismini taşıyan bu derleme, Joyce Carol Oates'ın ifadesiyle, “Ray Bradbury hayranları için olduğu kadar, içinde zengin hayal gücü barındıran, ustaca işlenmiş, şaşırtıcı derecede özgün ve sarsıcı kısa hikayeler okumaktan hoşlanan tüm okurlar için de sahipsiz bir define.”

 

Sanırız en doğrusu da son sözü Ray Bradbury'ye bırakmak; kitabın Bradbury tarafından kaleme alınan giriş yazısı...


 

İKİNCİ EVE DÖNÜŞ

Sanırım sizleri neden bir aile toplantısına çağırdığımı merak ediyorsunuz. İzin verin açıklayayım.

2006 yılında Birleşmiş Milletler Postanesi Edgar Allan Poe anısına bir pul bastırdı. Aceleyle dışarı çıkıp birkaç deste satın aldım, tüm mektuplarımın üzerine bu pullardan yapıştırdım ve hepsini dünyanın dört bir yanındaki arkadaşlarıma ve akrabalarıma yolladım. Bay Poe’nun pullar üzerindeki portresine baktığımda gerçek babama baktığımı biliyordum. Anlıyorsunuz ya… Waukegan, Illinois’da yaşadığımız zamanlarda, ben henüz sekiz yaşındayken teyzem Neva bana Poe’nun Gizem ve Hayal Gücü Öyküleri adlı kitabının bir kopyasını vermişti. Bir daha asla eskisi gibi olamadım. “Gammaz Yürek”, “Amontillado Fıçısı” ve tabii ki “Kuzgun” adlı eserlerini okudum. Kullandığı dil değerli taşlarla süslü ve şatafatlıydı, tıpkı bir Fabergé Yumurtası gibi… Fikirleri korkutucu ve de fantastikti, âşık olmuştum.

Yıllar geçtikçe başka babalarım da oldu: L. Frank Baum, H. G. Wells, Jules Verne. Annelerim de öyle: Emily Dickinson, Willa Cather ve Eudora Welty. Ve bir de ebelerim: Shakespeare ve İncil.

Şimdi, aradan geçen pek çok yılın ve pek çok zamanın ardından, inanılmaz bir şey gerçekleşti. Ellerinizde tuttuğunuz kitap sayesinde ben artık oğul değil, tam aksine babayım. Bu olağanüstü ve farklı hikâyeler koleksiyonunda toplanan yirmi altı yazarın hepsi de babalarının evine geldi. Bundan daha fazla gurur verici bir şey olamaz. Benim ailem bir sirk ailesi, garip ve harika bir gece yarısı karnavalının göstericileri, aslan terbiyecileri, büyücüler ve güzel ucubeler. Bu toplantıyı olağanüstü yapanlar onlar.

Bu kitapta izbe bodrumlarda, uzay derinliğinin karanlıklarında, küçük kasabalarda ve büyük şehirlerde geçen hikayeler keşfedeceksiniz. Koruyucu melekler ve içinizdeki şeytanlarla karşılaşacaksınız. Sakin, mutlu, hüzünlü ve korkutucu hikayeler bulacaksınız. Bu kitap benim kâbuslarım ve hayallerimin bir sureti gibi. Fantastik, bilimkurgu ve gizem öykülerini, ama her şeyden önemlisi de hayal gücünün ürünlerini okuyacaksınız.

Tüm bunların nasıl gerçekleştiğini merak ediyorum. Bay Edgar Allan Poe’nun oğlu nasıl oldu da bu kadar çok kişinin babası hâline geldi?

Geriye dönüp kariyerime baktığımda başarıya giden yolda hatalar yaptığımı görüyorum. Hiçbir zaman ne yaptığımı tam olarak bilmiyordum. Sadece yaptım. Fakat büyük bir coşku ve hepsinden de önemlisi aşkla hata yaptım. Hikayelere âşıktım. Şimdi de çocuklarımın kendi sevgilerini ifade edişlerini görüyorum ve bu beni çok memnun ediyor.

“Eve Dönüş” adlı hikâyeme aşina olabilirsiniz. O öykü Weird Tales dergisi tarafından çok fazla aykırı, çok fazla sıradışı olduğu için reddedilmişti. Bir hevesle onu edebi kurgular yayınlayan Mademoiselle adlı kaliteli bir dergiye yollamıştım. Beni çok şaşırtarak hikayeyi satın almış ve Ekim 1946 sayılarında yayımlamışlardı. O ay bütün dergiyi benim hikâyemle bağdaştıracak şekilde değiştirmiş ve o sayıyı bir sonbahar kutlamasına çevirmişlerdi. New Yorker dergisinin çizeri Charles Addams’ı tutup ona hikâyemdeki karakterleri betimleyen harika bir illüstrasyon çizdirmişlerdi. Yeniden toplanmak için Kuzey Illinois’daki Viktorya tarzı malikânelerine dönen, vampirler ve fantastik canavarlardan oluşan bir aile…

Hikâyede güzel yaratıklardan oluşan bir aile –müşfik, kanatlı amcalar; düşkün, telepatik teyzeler ve dünyanın dört bir yanından gelen fantastik kardeşler– elbette ki Cadılar Bayramı’nı kutlamak için toplanmıştı.

Bu kitap benim için pek çok açıdan ikinci bir “Eve Dönüş.” Tüm ailem sevgi dolu bir kutlama için eve döndü ve beni bundan daha fazla mutlu edecek bir şey yok. Baba, çocuklarını açık kanatlarıyla kucaklıyor.

Size de toplantımıza hoş geldiniz diyorum.


Ray Bradbury
Los Angeles,
California

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.