“Yıl 1947… Orhan Veli İstanbul’da, o zamanlar İstanbul’dan bile sayılmayan Sarıyer’de, şehre inip de âşık olduğu Nahit Hanım’a mektup gönderecek parayı bile zor bulmaktadır. Bir yandan da en iyi şiirlerini üretmektedir. Nahit Hanım’a, mektuplarını göndermesi için bir adres verir: Büyükdere Caddesi, 77, Sarıyer. Sahi nerede şimdi bu adres?”
Sabitfikir.com'un matbu versiyonu olan SabitFikir dergisinin Mayıs 2014 tarihli 39. sayısının dosya konusunda Gözde Demirel, benzer sorular üzerinden Türkiye’deki “edebi bellek”in izini sürüyor. Kentsel dönüşümlerin, yeni konut anlayışlarının, projelerin, inşaatların gündemden düşmediği bir dönemde, edebi belleğin korunmasına yönelik şimdiye kadar nelerin yapıldığını ve yapılmadığını, en önemlisi de nelerin yapılabileceğini tartışıyor; dünyanın diğer ülkelerinden de örnekler vermeyi unutmadan, mesela şöyle bir soru soruyor: “Bir bahar günü İstanbul’u elimizde bir ‘edebiyat haritası’ ile dolaşmak güzel olmaz mı?”
SabitFikir orta sayfalarının vazgeçilmezi halini alan Kararsız Okur infografiği de, her zamanki gibi, kapak konusunu destekliyor. Oylum Yılmaz’ın hazırladığı ve Sedat Girgin’in resimlediği Kararsız Okur’un labirentlerinde bu ay, müzeler var.
Adalet Çavdar ise bu sayıda EdebiyatDışı’na, hafızayı ve onunla yakından ilişkili “hakikat” ve “adalet” kavramlarını da yakın takibe alan Hakikat Adalet Hafıza Çalışmaları Merkezi eş direktörü Murat Çelikkan’ı konuk ediyor...
Güncel meseleler ve güvenilir kitap eleştirileri için…
Mert Tugen
Bülent Usta, 17 Nisan günü aramızdan ayrılan Gabriel García Márquez’i, “Gabo’nun Gidip de Gidemeyişi…” başlıkla yazısıyla anıyor: “Gabriel García Márquez’in öldüğü haberi düştü ajanslara… Yakasında bir gül vardı geçilen haberdeki fotoğrafta… Annesinin yıllar sonra kendisini gördüğü zaman, dilenci sanacağı kadar yoksul olduğu günlerden, yazdığı romanların dünya edebiyatını etkilemekle kalmayıp o romanları okuyanların hayatı algılayışını da kökten değiştirdiği günlere ulaşmıştı. Kendisine sunulan hayatı iyi ve kötü yanlarıyla doya doya yaşamakla yetinmeyip yaşadığı çağın tanıklığını en uç noktasına kadar götürecek bir yaşama sevgisini ve serüvenini, romanlarıyla içimize kazıyarak ayrılmıştı aramızdan.”
Asuman Kafaoğlu-Büke, yazısında, yakın bir zaman önce Musée d’Orsay’de açılan bir sergi üzerinden ünlü ressam Van Gogh’un kitap tutkusunu gözler önüne sererken; Hasan Cömert, Hollywood’un son dönem popüler isimlerinden James Franco’nun edebiyatla yakın ilişkisini ele alıyor. Elif Tanrıyar’ın Kelebek Etkisi sayfalarında bu ayki gündemi ise edebiyatın anneleri... Mert Tanaydın da Dünyadan sayfalarında, 90’lardan bu yana internet ve özgürlük kavramları üzerine araştırmalar yapan, dersler veren, yazdığı kitaplarla yeni teknolojilerin açmazlarını, risklerini ortaya koyup okurları uyaran bir deha olarak anılan Jaron Lanier’in yeni kitabını tanıtıyor.
SabitFikir’in bu sayısında ayrıca Murat Gülsoy, Emrah Güler, Stanislaw Lem, Neil Young, Figen Şakacı, Tarquin Hall, Joshua Mohr, Marcelo Figueras ve Tuncer Erdem’in yeni yayımlanan eserlerini güvenilir eleştirmenler Melisa Kesmez, Nazan Maksudyan, Hayati Roman, F. Cihan Akkartal, Oylum Yılmaz, A. Ömer Türkeş, küçük İskender, Yankı Enki ve Burcu Bayer yorumluyor. Ceyhan Usanmaz, Karşılaştırmalı Eleştiri’de iki kitaptan yola çıkarak “psikopatlığın izi”ni sürerken, Fisun Yalçınkaya Çizgi Roman sayfalarına Levent Cantek ile Berat Pekmezci’nin ortak çalışması olan Emanet Şehir adlı grafik romanı taşıyor. FikriSabit de Roland Barthes’ın Türkçede yeni yayımlanan Dilin Çalışma Sesi adlı kitabını mercek altına alıyor.
Keşfet bölümünün bu ayki konuğu ise Aylin Aslım; SabitFikir okurlarına kendi el yazısıyla Barış Bıçakçı’nın Sinek Isırıklarının Müellifi’ni öneriyor.
SabitFikir'in kapak illüstrasyonu da Ethem Onur Bilgiç’e ait. Ancak çizimler bununla sınırlı değil; iç sayfalarda dikkatli gözler, çok sayıda yetenekli ve genç çizerle de karşılaşıyor.
SabitFikir'i nereden bulacağız?
Dilem Serbest
Yayın yönetmenliğini Elif Bereketli'nin yaptığı SabitFikir’i tüm D&R’lardan satın alabilirsiniz. SabitFikir, Idefix paketleriyle ise ücretsiz. SabitFikir’in içeriğini ve daha fazlasını www.sabitfikir.com adresinde bulmak mümkün.
Dosya yazısından
Batı özentiliği gibi gelebilir kulağa ama gerçek; Prag’a gittiğinizde buram buram Kafka kokar. Ya da St. Petersburg’da, elinizde Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı, kitapta Raskolnikof’un bulunduğu bütün mekanları gezebilirsiniz. Ya da Dublin’de James Joyce rotalarında; elinizde bu sefer bir harita, Ulysses’in ya da Dublinliler’in izini sürebilirsiniz. Yazarların müzelerinden yemek yedikleri restoranlara kadar hemen her şey korunuyor. Üstelik bu durum sadece “dünyaca ünlü” yazarlar için geçerli değil, birçok ülkenin birçok sokağında daha önce belki ismini bile duymadığımız yazarların en azından izleri yaşatılıyor. Ne de olsa bir kenti tanıtmak sadece resmi tarihini anlatmak değil; Galata Kulesi’nde Orhan Veli’den dizeler de olmalı...
Örneğin Paris’te Camus’nün Sartre ile oturduğu kafeler hâlâ korunurken, biz Türkiye’de edebiyatın tartışıldığı bütün benzer mekanları birer birer kaybediyoruz. Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Bedri Rahmi Eyüboğlu’na birçok sanatçının atölyesinin ve evinin bulunduğu İstanbul Beyoğlu’ndaki Narmanlı Han’ın satıldığı ve “yenileneceği” haberleri, edebiyat çevrelerinin bugünlerde en çok konuştuğu konulardan biri haline geldi. Bugün Narmanlı Han’da hâlâ Tanpınar’ın o çok sevdiği mor salkımlar bahar ayında açıyor ama Narmanlı Han’a ancak dışarıdan bakabiliyoruz, demir bir kapının ardından. Oysa burası bir müze olsa, güzel olmaz mıydı?
İstanbul yazarların Kâbe’si gibi
Yazarların ve şairlerin izini bir kere sürmeye başladık mı karşımıza birçok yerden İstanbul çıkıveriyor. Cemal Süreya’dan Turgut Uyar’a, Nâzım Hikmet’ten Tevfik Fikret’e, yazarların satırlarından, şairlerin dizelerinden adeta İstanbul’un geçmişini de yaşıyoruz; biz farkına varmasak da onların kişisel tarihleri de bu şehirle birlikte yaşlanıyor. Ece Ayhan’ı anarken Nilgün Marmara’dan söz etmemek olmaz aslında. Ayhan’ın evsiz kaldığında ilk yerleştiği yerin Nilgün Marmara’nın Kızıltoprak’taki evi olduğunu biliyor muyuz? Ya da Tomris Uyar, Gündökümü’nü nerede yazmıştı? Kitaplarında İstanbul’u anlatan, en bilinen eserine Fatih-Harbiye ismini seçmiş Peyami Safa’ya dair bir şeyler hemen gözümüze çarpabiliyor mu İstanbul’da bugünlerde?
...
Murat Çelikkan ile söyleşi
Toplumsal hafıza nasıl ve neden korunur?
Önce hafızaların yeniden oluşturulmasından bahsetmek lazım. Söylemin, mağdurlar odaklı bir bakışa kavuşması ve toplumsal hafızanın mağdurların gerçeğini içeren bir biçimde oluşması amaçlanan. Hukukun üstünlüğü, hukuk önünde eşitlik, adil yargılama bir demokrasinin olmazsa olmazları ama Türkiye bu ilkelerden uzakta. Eğer adalet duygusunu tesis edecek adımlar atılmazsa toplumsal barıştan söz etmek de imkansız hale gelecek. Hafızalarımızı gerçeğin ortaya çıkması, mağdurların tanınması ve onlardan özür dilenmesi ve adaletin yerini bulması temelinde oluşturmak zorundayız.
...
Yeni yorum gönder