Cemal Karanlık
Hulki Aktunç da gitti sevgili okurlar. Türkçemizin en delikanlı, ele avuca sığmaz babalarından biriydi. Bugünkü edebiyatımıza bakıldığı zaman, haddinden fazla yakışıklı sayılırdı. Onsuz bir “haziran” şimdi nasıl düşünülür, bilemem. Nedense, haziran ayları edebiyatımıza yaramıyor.
Aktunç, cin ustası sayılırdı. Sözgelimi, sürücü aynalarından resimler çıkarır, bunu unutulmaz sergilere dönüştürürdü. Uyuduğu kanepede, güneşlendiği sahilde gördüğü, işittiği, dokunduğu her şeyi sanata çevirirdi. Türkçenin huzursuzlarından, delilerinden biriydi. Cennetmekân.
Türkçeden açılmışken, bir başka Türkçe delisinden (aman efendim varın burada işi her iki anlamından alın, söz konusu Nadir olunca yapacak bir şey yok) bizim Nadir’den açayım. Nadir biraz kafa izni yapmış. Kolu bacağı kozalak gibi yaktıktan sonra gelmiş,
“Ağabey çok iyi dinlendim,” dedi, “ağabey”in üstüne basa basa.
“Nedir ulan, boğazına bir şey mi kaçtı?” dedim.
“Hayır ağabey,” dedi, “onu da nereden çıkardın?”
“Evladım, insan ‘Hasan Ağa’ derken bile bu kadar üstüne basmaz, vallahi gözümü yaşarttın, bu nasıl bir sevgi, ne özlemmiş böyle. Bak şimdi, biliyorsun Türkçe yazıldığı gibi okunur, diye bir bela var başımızda, ne yazık ki öğretmenlerimiz de gazete sayfaları ellerinin altında olduğu halde öğretemediler şu işin doğrusunu… Fakat bu çokbaşlı eğitimin öyle sonuçları oluyor ki sorma… Hani seçim kampanyaları sırasında politikacılarımızı dinlemişsindir, ‘bilmemne yasasını getiriceğiiiz… herkese bir ev bir araba vericeğiiiz… bozuk karpuzu manavın kafasında kırıcağııız…’ Görüyor musun? Yazar çizer tayfamızda da var bu sorun. Sözgelimi ‘ağabey’. ‘Ağabey’ yazan var, ‘ağbi’ yazan var, ‘abi’ diyen… Geçenlerde bir arkadaşımla konuşuyoruz, ‘abi’ diye yazılmasına gıcık oluyormuş kendisi. Çünkü ‘abi’ demek (yani kısa, uzatmasız) tuhaf oluyormuş.”
“Bence de öyle ağabey.”
“Bu neden kaynaklanıyor biliyor musun Nadirciğim?”
“Nedendir ağabeyciğim?”
“Dilimizin yazıldığı gibi okunduğunu sanmaktan. Yani, ‘abi’yi kâğıdın üzerinde gördüğün gibi kısa okumak zorunda değilsin. Bak şimdi, hitabet dersleri alan politikacılarımız ‘vereceğiz’, ‘yapacağız’ sözcüklerini seslendirmeyi öğrenemediler, bu gidişle, herhalde ‘abi’yi nasıl yazacağımızı da hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Dil, öğrenilir. TDK, dili öğretecekleri eğitiyordu. Tasfiye ettiler, öğretecek kimse kalmadı, iyi mi, sorun bu.”
Yeni yorum gönder