Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

			

Kulis


Kulis

EDEBİYATIMIZA KIYMAYIN EFENDİLER



Vasat
Toplam oy: 520

Cemal Karanlık

Farkında mısınız sevgili okurlar, gazetelerle birlikte yayınlanan haftalık, aylık kitap ekleri pek tatsız son zamanlarda. Gerçi epeydir yayınevi ilanlarından geçilmez olmuştu bu dergilerin sayfaları. Ama yine de ilk zamanlarda, hatırlayanlar olacaktır, birer edebiyat dergisi gibiydiler. Eh, hayat böyle, her şey bozuluyor zamanla. Bir vakitler sözgelimi rahmetli Fethi Naci, Cumhuriyet Kitap’ta yazardı, iyiye iyi, kötüye kötü derdi, yine burada, özellikle ilk dönemlerde kapsamlı dosyalar bile yapılabilirdi. Kare Cumhuriyet Kitap’ı hatırlayanlar vardır… Bugün durum pek öyle değil. Aldık Nadir’le konuşmaya başladık:

 

“Peki nedendir ki abi yani? Ne demek istiyorsun?”

“Evladım, yayınevi ilanları vardır ya boy boy?”

 

“Evet abi?”

 

“Şimdi bana göre bu ilanlar genleşiyor.”

 

“Nasıl yani?”

 

“Şöyle ki, bir kere eleştiri, hayatımızdan çıkmış bulunuyor. Pek saygın eleştirmenlerimiz bana kalırsa konuyu saptırıyor. Ben sevdiğim kitabı yazarım, bana ne, demek konuyu saptırmaktır. Feylesofluğa soyunmaktır. Walter Benjamin’liğe eğilimdir. E hal böyle olunca eleştiri yerini neye bırakıyor, bil bakalım?”

 

“Neye abi?”

 

“Kitap tanıtım yazarlığı… Bu da, dergide yer alan her kitabın övülmesi anlamına geliyor. Yani şöyle: Falanca yayınevi ne güzel basmış, alın okuyun kardeşim, demektir bu. Ha, kitap kötüyse kolayı var: Efendim bu bir ilk kitaptır, dersin… İşin edebi değerine hiç girmez, el değmemiş bir konuyu anlatıyor dersin, kim bilecek… Giderek, düpedüz kötü bir kitabı yere göğe sığdırmaz, Derrida’dan girip Girard’tan çıkarsın. Kötü kitaba kötü demeyen, kötü tanıtım yazısına mı horozlanacak yani? Fakat tabii işin en berbat yanı bu değil kardeşim.”

 

“Ya nedir abi?”

 

“İşin en kötüsü, bu tanıtım yazılarının çoğunun telifinin yayınevleri tarafından ödenmesi… Yani sözde eleştirinin parayla yapılması. İşte kardeşim, durum bu olunca, ilan genleşiyor ve tanıtım yazıları da birer ilana dönüşüyor. Olay bu.”

 

“Peki de, bu ne kadar kötü olabilir ki? İnsanlar teliflerini alsınlar yani.”

 

“Ulan, mesele o değil. Yayınevinin parasıyla kitabı tanıtıyorsun. Kitap hakkında kendi adınla fikir yayıyorsun. Derginin tümünün ilanla dolu olması bundan iyidir. İş nereye varıyor: Kötü bir kitap hakkında, okura, bu kitap iyidir, diyorsun. Ve bunun için para alıyorsun. Bugün manzara şu: Türkiye’de her kitap basılabilir ve hepsi iyidir. Gördün mü şimdi eleştirinin yokluğu neye yol açıyormuş. Edebiyatımıza kıyılıyor bu yolla. Kıymayın efendiler, diyesi geliyor insanın.”

 



Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Kulis Yazıları

 

 

 

 

Yeni romanınız Empedokles’in Dostları, Novalis’in “Romanlar Tarih’in kusurlarından doğar” sözüyle açıldığına göre, size tarihin hangi kısmı kusurlu geldi ve bu yeni romanınız ortaya çıktı?

 

 

 

 

 

Füruzan Yolyapan Hanım’la 9 yıl önce tanıştınız. Bir sohbetten kitaba giden yolculuğu dinlemek isteriz.

 

 

 

 

 

İlk eseriniz Muhtelif Evhamlar Kitabı’ndaki öykülerin tadı damağımızda kalmıştı ve siz, araya beş yıl gibi uzun bir süre koydunuz. Şimdi Kum Tefrikaları çıkageldi. Geçen sürecin edebi kısmını kısaca anlatır mısınız, neler yaptınız?

 

 

 

 

 

Son bir yıl içinde art arda iki ilginç roman yazdınız. Tarihimizdeki yer almış figürlerin hayat hikâyelerini romanlaştırmayı tercih ediyorsunuz. Sizin açınızdan önemi nedir bu karakterlerin?

 

 

 

 

Şermin Hanım, Deli Tarla’nın ortaya çıkışı, içindeki öyküleri bir araya getirme maceranızla başlayalım isterim…

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.